Başkanımız Ali Y. Koç’un açıklamaları şu şekilde:
“Fethi Bey’in de dediği gibi öncelikle Naim Karakaya’ya ve emeği geçen tüm avukatlarımıza teşekkür ediyorum. Çok uzun bir süreç ama sonuçta beklediğimiz gibi arzuladığımız gibi bir noktaya geldik. Keşke böyle bir süreç hiçbir zaman yaşanmasaydı. Aslında son derece garip bir durum yani Fenerbahçe’nin onurlanacağı bir gurur tablosu, tarihe geçen, tarihe kazanan bir gurur tablosu ama ne yazıktır ki aslında bunlar en gururlu dediğimiz bu olay; en acı, en üzücü en sıkıntılı olaylardan kaynaklanan yani sportif başarıdan değil saha dışındaki olaylardan kaynaklanan bir gurur tablosu. Kendi içinde bu çelişki bile ifade ediyor, durumu gayet güzel.
Sabahtan beri seyrediyorum, bu gazete küpürlerini görünce ister istemez o günleri, statta yaşananları, yürüyüşlerimizi, Anıtkabir, hele o Topuk Yaylası’nda hepimizin gözlerini dolduran sezonun açılış haftası… Şimdi televizyonda da görüyorsunuz; insanın tüyleri diken diken oluyor. Ağır bir hüzün var, bununla beraber sergilemiş olduğumuz tavır ve duruştan, bu camia ne kadar iftihar etse gurur duysa, azdır diyelim
YARGITAY KARARINI BEKLİYORUZ
Görüşlerimi paylaşmadan önce biliyorsunuz Yargıtay kararı bekliyoruz. Yüce Türk adaletinin bu bağlamda tüm bu 10 yıllık sürecin son adımı olacak ve haklılığımızın resmiyete tamamen kavuşması ve bu söylediğimin artık bir daha geri dönüşü olmayan noktaya gelmesi açısından Yargıtay’dan bu kararı bekliyoruz. Masumiyetimizin nihai olarak tescillenmesi için son bir adım kaldı, diyebiliriz.,
Ben burada yüce Türk adaletinin 30 milyonluk bir camianın, 10 yıldır çektiği acılar, 3 Temmuz’da başlayan süreç ve sonrasında yaşadığı markasından, itibarından, sportif başarıya kadar her şeyi etkileyen bu süreçte doğru kararları verip artık bu camiaya nefes aldıracağını düşünüyorum, temenni ediyorum.
Şimdi çok şey söylenebilir aslında Sayın Cumhurbaşkanımızın yazdığı mektupta o kadar çok şey ifade ediyor ki o kadar çok şey anlatıyor ki, ona da burada camiamız adına teşekkürü bir borç bilirim. O bu mücadelenin en başında, en dibinde ama bu örgütle kimse gerçek anlamda mücadele edemezken, etmezken; her türlü gücü rüzgarı arkasına almışken, Fenerbahçe dimdik ayakta durdu ve duvara tosladılar ve Cumhurbaşkanımızın bunu mektubunda bizi şereflendirmesi, seçtiği sözler, yazdığı cümlelerle bizim onurumuzun bir nişanı, bir belgesi dahadır diye düşünüyorum ve Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi bunların en son bireyi ülkemizden temizlenene kadar etkisiz hale gelene kadar da bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeliyiz.
Hatırlıyorsanız geçen ay mahkemeden çıktıktan sonra ben bu noktalara değinmiştim. Bu ülkede hiçbir zaman bizim çocuklarımızın, torunlarımızın böyle bir olayla hiçbir zaman karşılaşmaması için gereken her şeyin bugünden yapılması; sabırla, inatla, inançla bu mücadelenin verilmesi gerektiğine inanıyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak da dün de yaptığımız gibi bugün de yaptığımız gibi yarın da yapacağımız gibi bu mücadelenin en büyük silahlarından en büyük araçlarından biri biz olmalıyız. Çünkü bunun en ağır hadiselerini biz yaşadık. Bize yaşattılar. Fenerbahçe o dönemde yapılan muamele, reva görülen şartlar hiçbir şekilde Allah kimsenin başına bir kez daha getirmemesi lazım. Hatırlayın biz Fenerbahçe olarak dimdik durduk. Bu taraftar, bu camia, on binler, yüz binler, milyonlar yapayalnız kaldığımız dönemde bu mücadeleyi verdik ve biz aslında bu örgütle bunda sonra yaşanan senelerdeki mücadeleni fitilini de ateşlemiş olduk. Yani Fenerbahçeli olun olmayın objektif gözle baktığınız zaman bence Türkiye’nin Fenerbahçe’yle de iftihar etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Tabii bu terör örgüt sadece Fenerbahçe ile de kalmadı. Başta silahlı kuvvetlerimiz olmak üzere pek çok kişi ve kurumları hedef aldılar, onların hayatlarını kararttılar; yaptıkları iftiralarla, kurguladıkları operasyonlarla; polisin hem savcı hem hakim olduğu süreçler içinde insanlar hayatlarını kaybettiler, sağlıklarını kaybettiler. İnsanların yuvaları yıkıldı. Çocukları acı çektiler, okullara gidemediler. Biz dik durduk evet ama bunlarla mücadele edemeyenler de oldu. Bunlar bazı alanlarda emellerine arzularına kavuştular. Çok şükür ki nihai amaçlarına ulaşamadılar. Bu da çok çok önemli. Fenerbahçe bazında bakarsak, ya ne olurdu acaba başarılı olsalardı… Fenerbahçe’yi ele geçirselerdi, Fenerbahçe yönetimine kimler atanacaktı. Belki de spor Fenerbahçe üzerinden hükmedeceklerdi. Belki de çok daha büyük, çok daha talihsiz olayların kapısı açılacaktı ama biz bunların cesaretlerini kırdık, oyunlarını bozduk. Fenerbahçe taraftarı camiasından ve kendilerinden ne kadar gurur duysak, haklarıdır ama dediğim gibi bunların bir daha yaşanmaması için hala uyanık olmalıyız hala inatçı olmalıyız, sabırlı olmalıyız ve bu mücadeleyi sonuna kadar vermeliyiz ve bu mücadelede Fenerbahçe Spor Kulübü üzerine ne düşüyorsa biz yönetimde olalım, olmayalım bunlar yapılacaktır. Çünkü bu camianın DNA’sında bu camianın damarlarında her zaman mücadele olmuştur.
FENERBAHÇE KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DA MÜCADELE VERMİŞTİR
Fenerbahçe ilk defa bu mücadeleyi vermemiştir saha dışında, buna benzer mücadeleleri geçmişte de vermiştir. Özellikle Kurtuluş Savaşı’nda da Fenerbahçe mücadele vermiştir. Fenerbahçe’nin Kurtuluş Savaşı’nda emekleri katkıları ülkesi için duruşu Ulu Önder Atatürk tarafından da saygı ile ve iftiharla karşılanmıştır ve kendisi de bizzat o tarihi ziyaretini yapıp, Fenerbahçe’ye teşekkürlerini sunmuştur. Şunu söylemek istiyorum. Fenerbahçe ilk defa sportif alan dışında bu ülke için mücadele etmedi. İnşallah son defa olur ama ilk defa değil. Bizim tarihimiz bu gibi mücadelelerle dolu. Keşke olmasaydı ama bıçak kemiğe dayandığı zaman Fenerbahçe’nin ne yapabileceği tarihin altın sayfalarına kazınmıştır ama dediğim gibi inşallah bir daha hiçbir zaman gerçekleşmez.
Şimdi bazı şeyleri hatırlatmakta fayda görüyorum. Bir tanesi Fenerbahçe’nin sportif açıdan yaşadıkları. Fenerbahçe o dönem hem sportif hem de mali açıdan rakiplerinin fersah fersah önündeydi. 5 branşta şampiyonluğu yakalamıştı, tarihinde ilk defa her şey yolunda gidiyordu. Hisse değerimiz yüksekti, finansallarımız iyiydi. Ve bu olay bizim başımıza geldi. Şimdi bu olayın ana aktörleri var. Bir de yan aktörleri var. Bizim bu saatten sonra esas hedefimiz esas mücadelemiz yan aktörleri ile olacaktır. Hesap vakti denildiği zaman aslında biz bunu kastettik.
CORNU İLE KONUŞAN TFF YETKİLİLERİNİN HANGİ CAMİANIN MENSUBU OLDUĞU ORTADA
Mesela Pierre Cornu diye bir savcıyı Türkiye’ye getirdiler. O Pierre Cornu’nun resmi ifadeleri var. Bunu ben zaman zaman gündeme getiriyorum. Ama bunun daha üstünde durmamız lazım. Türkiye Futbol Federasyonu ve yönetim o dönem kendi iradelerini kullanmaktansa bir baskı unsuru olarak Pierre Cornu’yu Türkiye’ye çağırıyorlar ve Fenerbahçe’ye yapılan o men edilme olayını aslında onun üzerinden kurgulamaya çalışıyorlar. Pierre Cornu, ifadesinde diyor ki, ‘Türkiye’ye geldim ve iki kişi beni karşıladı. Biri Lütfi Arıboğan, biri de İlhan Helvacı. Sordum onlara, Fenerbahçe’nin şike olayını sordum. Şike yapmama ihtimali yok mu diye sorduğum zaman %1 bile yok diyorlar’. Düşünebiliyor musunuz? Türkiye Futbol Federasyonu temsilcileri daha ortada ne olduğu belli değil, dosyada gizlilik var, her şey tapteze, avukatlar bu bilgilere ulaşamazken her gün gazetelerde, televizyonlarda tapeler, sayfa sayfa haberler yapılıyor ve Türkiye Futbol Federasyonu yani Türkiye’deki kulüplerin çıkarlarını korumakla sorumlu yetkililer, bu yetkililerin de hangi camianın mensubu oldukları ortada, Pierre Cornu’ya diyorlar ki, ‘%1 bile şans yok, Fenerbahçe’nin şike yapmadığına dair’. Sonra devam ediyor aralarındaki konuşma ve diyor ki Pierre Cornu ifadesinde, ‘bana dediler ki biz bu kararı Fenerbahçe’ye karşı bu kararı alırsak can güvenliğimiz tehlikeye girer.’ Dediler. Düşünebiliyor musunuz? Futbol Federasyonunu temsil eden iki kişi adamı alıp, federasyon başkanıyla buluşmaya götürürken bunları söylüyor. Tabii Pierre Cornu da tecrübeli bir savcı olarak belki bu iki arkadaşın bu sorumsuz davranışları zannediyorlar ki arabada bir gayri resmi konuşma ama halbuki değil, adam bunların hepsini not ediyor. Ve ilerleyen aylarda verdiği ifadelerde bundan bahsediyor. Biz, bunlardan da hesap soracağız. Başka kimlerden? Belki yan aktörler! Sözde spor medyası olarak ama o güne kadar bazılarının sporla alakalı olarak hiçbir yerde görmediğimiz hatta bazılarını hiç tanımadığımız insanlar ortaya çıkıyor. Bunlar keyifle, zevk içinde günlerce bu iftiralarla, yalan haberlerle Fenerbahçe’yi televizyonlarda kamuoyu önünde milyonların nezdinde, vicdanında ne kadar suçlu olduğunu göstermek için ellerini böyle şak şak yaparak üzerimize geliyorlar. Bunların da hesabı sorulacak! Bunlara bugün sorarsanız bunlar en büyük FETÖ düşmanı bugün. Aslında bunlar nasıl insanlar biliyor musunuz? Rüzgar nereden eserse oraya eğilecek tarzda insanlar! Bu toplumun, bu ülkenin bu güzel insanlarının, bu milletin; bu gibi insanlardan da kurtulması lazım. Yarın gelip bu adamlar yine aynı şeyleri yaparlar. Bunların birinci önceliği ülke menfaati filan değil, duruma göre, ortama göre güç kimdeyse rüzgar nereden esiyorsa oraya doğru hareket etmek. İnşallah rabbim bana bunu, bu imkanı kılar, ben ve arkadaşlarım ve bu camia, bu insanlardan bunun hesabını bir şekilde öyle ya da böyle soracağız. Çünkü bunu kabul edemeyiz. Yani ‘oldu, ne yapayım, ben o zaman yanlış biliyormuşum, şöyleymiş, böyleymiş’ değil, bu kadar basit değil! Böyle bir camiayı, bu ülkenin Kurtuluş Savaşı’nda ve kuruluş mücadelesinde bu ülke için yaptıkları ortada olan bir camiayı, bu şekilde karalamak, bu şekilde milyonların önünde suçlu gösterip, ondan sonra da yıllar geçtikten sonra ‘yok işte öyle değildi böyle değildi’ demek, olmaz. Bunun hesabı bir şekilde sorulmalı, sorulacaktır da!
YARGITAY KARARI ÇIKTIKTAN SONRA MADDİ VE MANEVİ ZARARLARIMIZIN TANZİMİ GEREKECEK
Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerbahçe taraftarı bu mücadelede en önde, en cesur, en istikrarlı şekilde zaman zaman cop yedi, zaman zaman gaz yedi, zaman zaman saatlerce sokaklara döküldü, gece yarılarına kadar tezahüratlar yaptı ama bir gün olsun, bir kere dahi boynunu bükmedi, başını eğmedi! Bu geldiğimiz noktada Başkanımız, Yöneticilerimiz içeride; camianın geri kalanı yani tamamı dışarıda tarihin sayfalarına altın harflerle yazılacak bir mücadele sergiledi! Şimdi bugüne geldik. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün, bu son aşamada Yargıtay’daki karar çıktıktan sonra yaşadığı maddi ve manevi zararların bir şekilde tanzim edilmesi gerekecek. Tabii bu büyük resmin içerisinde çok küçük aslında. Çünkü bizim hukuksal açıdan rakamlara dökemeyeceğimiz ama bize çok büyük zarar veren bir sürü olay yaşadık. Bakın tekrar söylüyorum: bu camia bütün yaşadıklarına rağmen 3 Temmuz sonrası, hatırlayın o günleri, bütün yıldızlarımızı kaybettik, yıldızlarımızın çoğu tek tek takımımızdan ayrıldılar. İki üç tane takviye transfer yaptık. Hatta hatırlarsınız Yobo diye bir oyuncumuz vardı, ben bizzat ilgileniyordum, transfer penceresi kapanmasına 5-6 dakika kala havalimanına geldi, işlemleri yapıldı. Ayrılan yıldızlarımız yeri tabii ki yıldızlarla doldurulamadı ama Fenerbahçe az kalsın o sene yine şampiyon oluyordu. Düşünebiliyor musunuz, abluka altına alınmışınız, en zayıf döneminizde size saldıranların en kuvvetli olduğu dönemde bütün devletin kurumları sirayet ettikleri kurumları hepsi demeyelim yanlarında, medya tamamen onların yanında ve biz 1 sene sonra o 12 Mayıs’ta yaşanan maçta az kalsın şampiyon oluyorduk. En büyük cevap bu olacaktı. Ama ne yaptılar, ettiler o süreçte hatırlarsanız ona da mani oldular. 12 Mayıs’ta daha maç başlamadan, 12 Mayıs Pazar günü daha maçlar başlamadan stada gelen insanlara gaz sıkıldı, stadın içi gaz kokuyordu. Maç bittikten sonra ben bizzat sahadaydım, yaşananlara bizzat tanık oldum. Elimden geldiğince müdahale etmeye çalışıyorduk ama o dönemin o sahadaki polislerin gözü dönmüştü. Ve tahrik ediyorlardı, taraftarı! Taraftara gaz sıkıyorlardı, geri çekiyorlardı ‘gel gel’ yapıyorlardı ve sonuçta taraftar sahaya indi ve ondan sonraki olaylar da herkesin malumu. Bunlar 10 sene sonra keşke hiç konuşacağımız şeyler olmasaydı. Biz, unutmuyoruz, unutamayız da ama unutturmayacağız da! Bu bağlamda da bu camia tüm gücüyle, bütün imkanlarıyla yek vücut olarak zaman zaman birbirimizden ayrıştırıldığımız görünse de bu konu olduğu zaman Fenerbahçe yekvücut olacaktır ve bu mücadeleyi sonuna kadar verecektir. Bakın ekranda görüyorsunuz nasıl vuruyorlar, yerde yatan adamlara nasıl beş polis bir kişiye vuruyor, polisin gözü ancak böyle döner(FBTV’de 12 Mayıs’taki polis müdahalesine ilişkin görüntüler döner). Olacak iş değil. Neyse devam ediyorum.
FENERBAHÇE CAMİASI BU SÜREÇTEN ÇIKMIŞTIR. BUNU HAZMEDECEKSİNİZ. TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN Mİ, TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MÜ YANINDASINIZ?
Bununla beraber şunu da söylemek istiyorum: bugün hala Fenerbahçe Spor Kulübü’ne, bu kadar olay yaşandıktan sonra 7 bin 800 yıla yakın cezalar verildikten sonra, hala bunu savunanlara, Fenerbahçe’nin şike yaptığını iddia edenlere bir iki mesajım var. Siz ne derseniz deyin. Ağzınızla kuş tutsanız da, ne kadar bağırsanız da burada bir gerçek vardır. Türkiye’de pek çok kuruma olduğu gibi Fenerbahçe Spor Kulübü’ne de ağır bir kumpas kurulmuştur ve sizler hala tüm mahkeme kararlarına rağmen bundan fayda sağlamaya çalışıyorsunuz. Sizlere yazıklar olsun. Ya siz bu örgütü ciddiye almıyorsunuz, ya siz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu örgüte verdiği mücadelede yanında değilsiniz, parçası değilsiniz. Bu bir kupa, bir şampiyonluk olayından çok öte bir olay. Ya gözleriniz o kadar kararmış ki gerçekleri göremiyorsunuz. O zaman bütün FETÖ davaları, FETÖ’nün yaptığı bütün kumpaslarda da o zaman siz bu örgütün yanındasınız. ‘Yok efendim UEFA şöyle karar vermiş…’ UEFA’nın hangi belgelerle, hangi süreçler içinde, hangi insanlarla görüşüp de böyle bir karar almaya itilmek zorunda kaldığı unutulmasın. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kupası müzededir. O arkadaşlar da her zaman gelip orada bu kupayı ziyaret edebilirler. Başımın üstünde yerleri var. Ama artık kararlarını versinler. FETÖ tarafında mısınız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarafında mısınız? Bunun kararını verin. Bunu da açık açık söyleyin. Öyle iki tweet atmayla, yeri geldiğinde kükremeyle falan bu olmaz. Fenerbahçe Spor Kulübü, –Allah kimseye göstermesin, sadece bir spor kulübü değil hiçbir kuruma, kişiye göstermesin- çok ağır bir saldırıya uğramıştır. İftiralarla, mesnetsiz iddialarla, hukuksuzlukla, masumiyet karinesinin tamamen göz ardı edildiği yani hukukun temel kaidesi olan masumiyet karinesinin tamamen yerle bir edildiği ortamdan Fenerbahçe camiası kendi gücü, inancı ve taraftarıyla bu süreçten çıkmıştır. Artık bunu hazmedecekseniz. Artık bunu kabulleneceksiniz. Bunun başka bir yolu yok. Gücünüz yetiyorsa da değiştirmeye çalışın. Tekrar ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yanında mısınız yoksa bu hain terör örgütünün yanında mısınız? Bunun kararını verin.
İslam Çupi’nin lafları aklıma geliyor. ‘Fenerbahçe büyüklüğü öyle bir büyüklüktür ki’ diyor ‘Ne kupalarla…’ Siz de karar vereceksiniz. Bir kupa için bu kadar yaygarayı koparırken bu devletin, bu ülkenin değerlerine, ilkelerine karşı mı geleceksiniz yoksa bu Cumhuriyetin, bu devletin bu terör örgütüyle verdiği mücadelede yanında mı olacaksınız.
Yaptığınız programları sabahtan beri ilgiyle izliyorum. Keşke böyle programlar yapmak zorunda olmasaydık. Keşke bu işlerle uğraşmak zorunda kalmasaydık. Ama FETÖ eliyle Türk halkına yaşatılan zulme yüksek sesle ilk dur diyen camiamızın her bir üyesine, Sayın aziz Yıldırım’ından sokaktaki en genç taraftarına kadar her birini hem camia olarak hem ülke olarak minnetle teşekkürlerimizi sunmalıyız. Ben şahsen sunuyorum. Fenerbahçe’yi bu şekilde sahiplenen bir topluluk, bir taraftar grubu olduğu müddetçe Fenerbahçe’nin sırtı hiçbir zaman yere gelmez. Fenerbahçe gibi kurumlar bu ülkede olduğu müddetçe de bu ülkenin sırtı hiçbir zaman yere gelmez. Çok teşekkür ediyorum programınız için, fethi Bey’e, Naim Bey’e. Naim Bey’e bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Onu bu süreçte daha yakinen tanıdım. O, ekibi ve diğer tüm avukatlar ellerinden gelenin en iyisini sabırla, inatla, inançla yaptılar. Onlara da Allah razı olsun diyorum, teşekkür ediyorum. İnşallah kısa zamanda Yargıtay kararı da çıkacaktır ve ondan sonra bizim gerçek mücadelemiz başlayacaktır. Sağ olun, var olun.
12 MAYIS’TAKİ SÜPER FİNAL ÖNCESİ HERŞEY KURGULANMIŞTI
Bir kere 12 Mayıs günü o sahada yaşananlar… Her polis FETÖ’cü diyemeyiz, haksızlık olur. Ben sahadaydım. Bazı müdürler engellemeye çalışıyorlardı, bazı müdürler daha fazla gaz sıkılması için aralarında tartıştıklarına kendi gözlerimle kulaklarımla şahit oldum. Orada bilinçli müdürlerimiz de vardı ama onların çabası ve onların güçleri kötüleri engellemeye yetmedi diyelim. Ama bu maç öncesi herşey kurgulanmıştı. Maçın sonucuna bağlı olmadı. Bu maçın öncesi her şey kurgulanmıştı. Ve maçtan önce yaşanan olayların daha dibi incelendiği zaman neyin ne olduğu ortaya çıkacaktır. Şu öfkeye şiddete bakar mısınız?
İNANIYORUM Kİ OTOBÜSÜMÜZÜN KURŞUNLANMA OLAYININ AYDINLANMASI İÇİN DEVLETİMİZ NE GEREKİYORSA YAPACAKTIR
Kurşunlanma olayına gelirsek bence Türk spor tarihinin değil, dünya tarihinin en feci, en facia olayıdır. O kadar şanslıyız ki –sadece Fenerbahçe olarak söylemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti olarak- bu olay arzuladıkları gibi sonuçlanmadı ve bir can kaybı olmadı. O zamanın otobüs şoförü de büyük bir kahramanlık yaptı. Ona Fenerbahçe camiası olarak çok borçluyuz. En kötü olay, en facia olay en hafif şekilde atlatıldı Allah’a çok şükür. Gelelim ondan sonraki sürece. Daha önce de söyledim, bu işin faillerinin ortaya çıkmaması hepimizin ayıbıdır. Bu kadar teknolojinin ilerlediği, geliştiği, devlet kurumlarımızın bu gibi olaylarda kullanmaya ihtiyacı olacak her türlü teknolojinin mevcut olduğu bir ortamda bu olayın faillerinin ortaya çıkarılmaması aslında son dönemde, bilhassa o dönemlerde Fenerbahçe Spor Kulübü’ne olan husumetin de güzel bir göstergesidir. O zaman da emindim bundan, bu örgütün o veya bu şekilde bir parmağı vardır. Çünkü bu olayı aydınlatmak bence çok zor değildi. Hatta ucundan tutuldu unutulsun, gitsin diye. Ama bu unutulacak bir olay değil. Biz de her sene yaptığımız gibi söz konusu tarihte unutmadığımız gibi ülkemize de unutturmayacağız. Ben inanıyorum ki bizim bu inadımız, bizim bu konuyu unutturmamamız ve bu konuya olan yaklaşımımız elbet bir gün er ya da geç bu işin niye kurgulandığını, niye yapıldığını, kimlerin yaptığını ortaya çıkaracaktır. Bunu da Yargıtay kararı kadar önemli buluyorum. İnşallah o günleri de yakında hep beraber görürüz. Dediğim gibi dünya spor tarihi için kara bir gecedir ve çok şükür ki orada yaşananlar en hafif şekilde atlatılmıştır. Başka türlü olsaydı ülkemizde neler olurdu onu da konuşmak istemiyorum. Allah korusun o otobüs devrilseydi, can kaybına mal olsaydı bu adamlar yine mi bulunmayacaktı. Yine mi bu adamlar faili meçhul olarak gezeceklerdi. O yüzden bu konuda da devletimiz, inanıyorum ki bu konunun aydınlanması için önümüzdeki süreçte ne gerekiyorsa onu yapacaktır.”