İstanbul Barosu Filistin’de yaşananlarla ilgili olarak, İstanbul Barosu’nun kurucularından ve üyesi olduğu Avrupa Barolar Federasyonu (FBE), Uluslararası Barolar Birliği (UIA), Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi (CCBE) dahil olmak üzere çok sayıda uluslararası hukuk kurumu ve birliğini “Barışın ve Hukukun sesi” olmaya davet eden bir mektup yolladı.
Mektupta şu ifadeler yer aldı:
Filistin ve İsrail topraklarında başlayan silahlı çatışmalar ve yükselen savaş çığlıkları arasında yaşanan sivil ölümler dünya kamuoyunun duyarlı kesimleri tarafından endişe ile takip edilmektedir. Silahlı çatışmalar, kasten sivilleri hedef almakta ve çocuk, kadın ayrımı gözetmeden sivil ölümlerinin yaşanmasına neden olmaktadır.
Dünyanın gözü önünde, sivillerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerleri, hastaneler hedef alınmakta, insanlar ikametlerinden çıkarılmakta veya çıkmak zorunda bırakılmaktadırlar. Ağır yaşam koşulları altında yaşamaya zorlanan sivillerin sayısının giderek arttığına, yerleşim yerlerinin zarar gördüğüne tanık olunmakta, ambargo ve ablukalar ile temel insani ihtiyaçların dahi karşılanmadığı bir aşamaya gidilmektedir.
Bölgedeki sivillerin barınacak yer, temiz suya erişim, beslenme, ilaca ve sağlık gibi en temel ihtiyaçlara erişim haklarına yönelik insancıl hukuka aykırı ciddi bir tehdidin var olduğu görülmektedir.
Gelinen noktada çatışmalarda sivillerin hedef alınması, hedef alınan sivillerin dünya kamuoyu önünde “suçlu” olarak tanımlanarak sivil hedeflerin öldürülmesi veya ağır yaşam koşullarına maruz bırakılmasına meşruiyet zemini yaratılması, hastanelerin hedef gösterilmesi ve hedef alınması, soykırım suçunu oluşturmakla birlikte, bu konuya karşı devletlerin politikalarının duyarsız kalabildiği ve uluslararası hukukun işletilmediği açıktır.
Oysa insanlık, bu gibi halleri sıradanlaştıramaz.
Uluslararası hukuk açısından, silahlı çatışmaya maruz kalan insanların yaşamlarını, haysiyet ve haklarını koruyan ve tüm dünya devletleri tarafından imzalanmış olan 1949 Cenevre Sözleşmelerinden Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesi’nin bağlayıcı olduğu kabul edilmiştir. Sözleşme, savaş veya silahlı çatışmalar sırasında sivillerin yaşam haklarını, beden bütünlüklerini, güvenliğini korumayı ve temel insani ihtiyaçlarının giderilmesini ilgili tüm dünya devletleri için asli bir görev ve yükümlülük olarak düzenlemektedir.
Çatışmaya taraf veya çatışmaya silahlı destek açıklamaları yapan tüm devletlerin IV numaralı Cenevre Sözleşmesi ile bağlı olduğunu hatırlatmak isteriz. Bu açıdan öncelikle sivillerin yaşam haklarının, beslenme, barınma, ilaca, sağlık hizmetlerine ve temiz suya erişim haklarının çatışma veya savaş durumlarında dahi korunması çatışan veya savaşan devletlerin yükümlülüğü olduğu gibi, tüm grupların insani olarak da görevidir.
Bu yükümlülük ve görev bugünün dünyasında değil, neredeyse binlerce yıldır uygulama zorunluluğu taşıyan insanlığın bir kuralıdır.
İstanbul Barosu olarak, başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere, sivillere yönelik ölümcül müdahalelerin durdurularak, insanlığın temel kuralları uyarınca, çocuk ve kadınların, hasta ve yaralılar ile birlikte bölgeden tahliyelerinin sağlanmasını ve bilhassa sivilleri hedef alan temel ihtiyaçlardan mahrum olacaklarına dair üst düzey söylemlerin ve soykırım suçunu oluşturan eylemlerin son bulmasını talep ediyoruz.
Bu çerçevede, insan hakları ile hukukun üstünlüğünü korumakla savunmanın temsilcileri ve hukuk kurumları olarak, yaşanan hukuk dışı ve haksız eylemlere karşı duyarsız kalınması mümkün değildir.
Sivillere yönelik eylemlerin durdurulması amacıyla, kurucusu ve üyesi olduğumuz Fédération des Barreaux d’Europe’nun üyesi olan barolara yazı gönderilmesi ve siyasi iktidarlara sivillerin korunmasına yönelik insani yükümlülüklerinin hatırlatılarak eyleme geçilmesinin sağlanması için çağrıda bulunuyoruz.
İSTANBUL BAROSU
Mektubun İngilizce metni için TIKLAYINIZ.