“3 Temmuz, Fenerbahçe’nin makus bir talihiydi ve sonradan anlaşıldı ki bunlar büyük bir kumpasın sonucu. Fenerbahçe’yi ele geçirmek isteyen, menfur gayeleri ve idealleri olan iç ve dış mihrakların birlikte Fenerbahçemize kurdukları bir kumpas olduğu nihayet adli yönden, hukuki yönden bugün artık açılmamak üzere kapanmıştır. Fenerbahçe’nin haklılığı, başkanımızın, yöneticilerimizin mağdur edilmelerinin ve haksız yere hürriyetlerinden edilmelerinin artık sona erdiğinin hukuki olarak tescillendiği bir günü kutluyoruz. Ben de çok sevinçliyim. 3 Temmuz, herkesi üzdüğü gibi tabii ki beni de çok üzmüştür. O zamanki Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım, yöneticilerimiz Sayın Şekip Mosturoğlu ve İlhan Ekşioğlu’nun ve diğer görevli arkadaşlarımızın böyle bir suçlamayla karşılaşmalarına inanmadık, halen de inanmıyoruz. Hukuki olarak da bundan böyle inanmamayı hukuki bir tabana ve zemine oturtmuş oluyoruz. Fenerbahçe’nin bu bir yol kazasıdır ancak büyük camiaların derdi geçmişte de bitmedi, yakın tarihte de bitmedi, gelecekte de pek biteceğini tahmin etmiyorum. Çünkü beklenmeyen zamanlarda, beklenmeyen şekillerde ve gerekçelerle, haksız sebeplerle kulüpler hep ele geçirilmek istenmiştir. Fenerbahçe de Türkiye’nin en büyük kulübü olması, en büyük sivil toplum kuruluşu olması nedeniyle de ilk ele geçirilmeye heves verilen, teşebbüs edilen, yeltenen kulübümüz olmuştur. Ama çok şükür ki Fenerbahçe’nin büyüklüğü; taraftarlarımızın, camiamızın, üyelerimizin ve o gün kulübü temsil eden başkanımız ve yönetim kurulu üyelerimizin cesur duruşları, metanetli duruşları ve büyük mücadeleler yapmak suretiyle Fenerbahçemiz, bugün hukuki olarak da aklanmıştır. Zaten bizim gönüllerimizde hep aklanmışlardı. Biz hiçbir zaman böyle bir olayın gerçek olduğuna inanmamıştık. Bütün camia bu haksızlığı gerek medyada, gerekse sokakta, gerekse Anıtkabir’de, gerekse Bağdat Caddesi’nde yüzlerce, binlerce, milyonlarca taraftarıyla yürüyüş yaparak protesto etmişti. Herkesin yargısız infaz yaptığı dönemde, herkesin ağızını açmayı korktuğu dönemde ve o günün Özel Yetkili Savcıları, hakimleri, mahkemeleri önünde yargılanırız korkusuyla kenara çekildikleri günlerde, bu kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün camia ve Fenerbahçe’ye gönül verenler dimdik ayakta durdular, isyan ettiler. Bir gün hukuki anlamda mutlaka başarıyla sonuçlandıracaklarını, Başkanımız, Yöneticilerimiz camiamızın haksız yere suçlandığını ifade ettiler. Çok şükür ki bugün bu gerçeği hukuki anlamda artık geri dönülmeyecek şekilde, bu davadan dolayı haksız yere cezaevinde yatan Başkanımız ve yöneticilerimize ve diğer insanlara örnek olacak bir gün yaşıyoruz.
Fenerbahçe mazisinde de buna benzer haksızlıklara uğramıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında o dönemki Başkan Sabri Toprak, Kurtuluş Savaşı’na destek vermesi sebebiyle o günlerde dış güçlerle birlikte hareket eden ülke yönetimindeki insanlar tarafından Malta’ya sürülmüştü. Haksız yere iki sene Malta’da kalmıştır. Suçsuzluğu anlaşıldığı zaman tekrar Fenerbahçe’nin başına dönmüştür. 1960 askeri darbesinde de o günün yöneticileri olan bazı değerli insanlar başta Agah Erozan ve diğerleri ile Osman Kavrakoğlu Başkan ihtilalin ve darbenin etkilerini Yassıada’ya gönderilmek suretiyle çekmişler. Onlar da hem vatandaşlarımızın, halkımızın önünde ve kalbinde beraat etmişlerdir hem de sonradan Fenerbahçe’ye sahip çıkmaya devam etmişlerdir.
2015 yılında otobüsümüzü kurşunlayan, hala faili meçhul durumda olan insanlar da Fenerbahçe futbol takımını yok etmeye, toptan otobüsün içindeki değerli oyuncularımızı, hocamızı yok etmeye yönelik hareketleri akim kalmıştır. Ama maalesef bugün kimlerin yaptığı bizce malum olduğu halde bir türlü failleri bulunamamak suretiyle hala faili meçhul şekilde devam etmektedir.
Bunlar bizim camiamızı kenetleyen olaylardır. Nasıl 3 Temmuz ve otobüs kurşunlanması 4 Nisan 2015 yılında olmuşsa, biz kenetlenmişsek bundan sonra iyi günümüzde, kötü günümüzde bütün camia olarak kenetlenmemiz gerekir. Sadece iyi günlerde değil, kötü günlerde de bir arada olmamız gerekir. Fenerbahçe camiası bunun örneklerini her zaman vermiştir, bugün de vermektedir.
Hepimiz sevinçliyiz. Ben başta Sayın Aziz Yıldırım’a, İlhan Ekşioğlu’na, Şekip Mosturoğlu’na geçmiş olsun diyorum, gözleri aydın olsun diyorum, onları da kucaklıyorum. Bütün Fenerbahçelilere sevgi ve saygılarımı arz ediyorum.”