Konu ile ilgili konuşan Yöneticimiz Fethi Pekin ve Kulüp avukatlarımızın yaptıkları açıklamalar ve basın mensuplarının sorularına verdikleri cevaplar şöyle:
Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin:
“Tüm değerli basın mensuplarını sevgi ve saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz. Değerli yönetim kurulu üyelerime de buradan sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Televizyonların karşısında bizi izleyen camiamızı ve kamuoyunu da saygıyla selamlıyorum. Ben kısaca bir giriş yapacağım. Bildiğiniz gibi 3 Temmuz 2011 tarihinde Fenerbahçemizi ele geçirmek üzere başlatılan bir operasyon süreci ve bunun neticesinde başlayan yargılama süreçleri var. Bildiğiniz gibi geçen sene 6 Kasım 2020’de 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararla yaklaşık 10 yıl sonra Sayın Aziz Yıldırım, Sayın İlhan Ekşioğlu, Sayın Şekip Mosturoğlu ve diğer kişilerin beraatine karar verildi ve bildiğiniz gibi dosya Yargıtay’a gitti. Daha sonrasında bu sene 4 Haziran 2021 tarihinde 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ‘Kumpas Davası’nda verdiği kararı hepiniz biliyorsunuz. Bu kararda çok ağır cezalar çıkmıştır; 88 sanığın yargılandığı bu davada.. Biz de onu başından beri çok yakın takip ettik. Her zaman ‘kımızı çizgimiz’ dedik, ‘bunun peşini bırakmayız’ dedik. Oradan da çok ağır cezalar çıktı ve 7 Eylül tarihinde 2899 sayfadan ibaret gerekçeli karar da tarafımıza ulaştı. Bu kararı o günden beri detaylı bir şekilde tetkik ediyoruz. Sizlerin sorularınıza cevap verirken de bunların detaylarına gireceğiz. Yine bildiğiniz gibi 20 Ağustos 2021 tarihinde de ondan 10 sene önce Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun, Fenerbahçemizi Avrupa kupalarından men etme kararına istinaden bir de tazminat davamız var. Bunların üçü de birbiriyle etle tırnak gibi, dolayısıyla sorularınızı sadece gerekçeli kararla ilgili değil diğer konularla ilgili de iletebilirsiniz. Bu arada geçen süre içerisinde özellikle son zamanlarda birkaç tane olay gelişti. Bunları da kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum; bildiğiniz gibi Mayıs 2021’de Fenerbahçe’yi ele geçirme 3 Temmuz Davası’nda Yargıtay Başsavcısı, beraat yönünde mütalaasını verdi. Sonrasında biliyorsunuz adli tatil başladı ve eylül ayı başından itibaren tekrar adli tatilin bitmesiyle de süreç devam edecek. En yakın zamanda oradan bir beraat kararının onanması kararının çıkacağını bekliyoruz, biliyoruz, bundan hiçbir şüphemiz yok.
Yine bildiğiniz üzere 3 Temmuz 2021 günü Sayın Cumhurbaşkanımızın, sürecin 10. yıl dönümünde Sayın Cumhurbaşkanımızın çok kuvvetli ifadelerle bu süreci anlattığı bir mesajı da kamuoyuyla paylaşılmıştı. Yine tahminen 1 sene önceydi yanılmıyorsam, Ergenekon Davası’nın gerekçeli kararında yine yanlış hatırlamıyorsam ya 14 sayfa ya 17 sayfa tamamen Fenerbahçe ile ilgili bir kısım var. Orada da Fenerbahçe’ye nasıl kumpas kurulduğu, nasıl tuzak kurulduğu, nasıl ele geçirilmeye çalışıldığı, niye ele geçirilmeye çalışıldığı, niye Fenerbahçe olduğu… bunlar değerlendirilmiş. Bunların hepsini arka arkaya koyunca geldiğimiz noktada zaten iki tane de mahkeme kararı olduğu için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Fenerbahçe, başından beri dimdik durduğu bu mücadelesinde haklı olduğu kanıtlanmıştır. Gerekçeli kararda bazı bölümleri sizlerle okuyarak paylaşacağım, çünkü gerekçeli kararda son derece önemli bazı bölümler var. Ona da çok kısa bir giriş yapayım, ondan sonra sözü meslektaşlarıma vereceğim.
Kumpas Davası’nın gerekçeli kararının 390. sayfasından alıntı yapıyorum. Bu bölüm mahkemenin ‘Fetullahçı Terör Örgütü ve Futbol’ başlığı altındaki bölüm, okuyorum:
“Maneviyatları modifiye edilmiş, milli duygularından ve benliklerinden arındırılmış, mankurt bir hayata adanmış örgüt üyelerinin bu örgüte adanmışlığı ile tıpkı 17-25 Aralık ve 7 Şubat MİT Kumpası’nda olduğu gibi Fenerbahçe Spor Kulübü’ne ve dolayısıyla Türk futbol camiasına kumpası tamamıyla örgütün çıkar, amaç ve hedeflerinin bir ürünüdür. 15 Temmuz darbe girişimi ile eli kanlı, yüzünü açıkça ortaya koyan örgüt, kendi ideolojik tabiriyle ‘altın nesil’ değil ‘kayıp bir nesil’ yetiştirmiştir. Türk toplumuna maneviyatını istismar etmek ve geleceğini karartmaya çalışmak şeklinde verdiği zararın yanı sıra Türk yargısına da kumpas davaları ve darbeye teşebbüsü suçüstü haliyle yargılama gibi ilkler yaşatmıştır. Milletimizin üstün feraset ve cansiperane cesaretiyle tanklara siper ettiği gövdesi değil aslında devletine olan bağlılığı ve demokrasiye olan sevdasıyla şekillenen karakteridir. Bu örgüt ile mücadele sadece Cumhurbaşkanımızın şahsı yahut yargı makamlarıyla yahut mağdur Fenerbahçe Spor Kulübü ve diğer mağdurlarla sınırlı kalmayarak topyekun verilmesi gereken bir mücadeledir. FETÖ, sadece eli kanlı bir silahlı örgüt değil, itibar ve maneviyat suikastçısı bir zihniyettir. İşbu yargılamaya konu dosyamızda usulsüz ve sahteciliğe konu edinen eylem ve belgeler ile kurmaya çalıştığı kumpasla sadece Fenerbahçe Spor Kulübü ve dosya mağdurlarının değil Türk futbolunun ve Türk milletinin de itibarına, saygınlığa saldırmış ve derin yaralar açmıştır.”
Birebir gerekçeli kararın 390. sayfasından okuduğum bir bölüm bu. Şimdi sözü ilk önce Naim Bey’e, sonrasında Erden Bey’e bırakacağım. Sonrasında sizlerin sorularına geçeceğiz.”
Kulüp Avukatımız Naim Karakaya:
“3 Temmuz 2011 tarihinde aslında üniformaları polis olan, savcı olan, hakim olan, gazeteci olan, avukat olan ama gerçekte aynı örgütün mensubu olan ve aynı amaca doğru hareket etmiş kişilerle beraber başlatılmış olan 3 Temmuz Fenerbahçe’yi ele geçirme girişimi soruşturması ile başlayan süreçte henüz 15 Temmuz olmadan Başkanımızın kendi başvurusu ile başlayıp ve soruşturmalarını yine gözaltlarının 15 Temmuz’dan önce yapıldığı Kumpas Davası sonucunda 4 Haziran 2021 tarihinde mahkeme hükmünü açıklamıştı. Ve bu kısa kararının gerekçelerini kısa bir süre önce açıkladı. Toplam 2 bin 899 sayfadan oluşan bu gerekçeli kararda birkaç noktayı vurguladı. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu kararda Fethullahçı Silahlı Terör örgütünün kuruluşu, örgütün amacı, yapılanması, işleyişi, hiyerarşik yapısı, mali yapılanması, örgütle ilgili olarak 15 Temmuz 2016 hain darbe teşebbüsü öncesi ve sonrasında yapılan soruşturma ve yargılamalar, örgütün temel haberleşme aracı olan bylock hakkında genel bilgilere yer verilmiş ve örgütle futbol ilişkisi arasında bağlantılar ifade edilmiştir. Bundan sonra mahkeme şahısların yani sanık tarafının her sanık için ayrı ayrı gerekçelerini ifade etmiş ve burada şunu vurgulamamız lazım. Sanıkların çok önemli bir kısmının örgütün haberleşme aracı olan bylock’u yaygın bir şekilde kullandıklarını müşahede ettik, yargılama içerisinde. Mahkeme de bunu hükmüne taşıdı.
Mahkemenin gerekçeli kararından Fethi bey birkaç nokta okudu. Ben de birkaç noktayı olduğu gibi paylaşmak istiyorum. Mahkeme gerekçeli kararında şunlara yer verdi:
90’lı yıllardan itibaren bu spor dalı içerisinde eleman ve üye devşirmeye çabalayan Fethullahçı Terör Örgütü ilerleyen dönemlerde devşirdiği sporcular ve spor adamları sayesinde himmet adı altında gelir elde etmeye ve finansal açıdan bu alana nüfus etmeye başlamıştır.
Diğer bir tespit, spor camiası üzerinde etkinliğini arttıran örgüt artık finansal ve örgütsel yapılanması belli bir seviye çıktıktan sonra artık spor camiasının gündemini ve yaratmak istediği aldı operasyonlarını elindeki gazete ve televizyonlarla belirlemeye başlamıştır.
Sözde hizmet hareketi olarak adlandırılan ve devleti ele geçirme planları üzerinde hareket eden örgüt elindeki medya gücüyle artık kitleleri bu algıya inandırma çabalarını pek çok kumpas yargılamasında olduğu gibi yargılamamıza konu şike algısında da açıkça ortaya koymuştur. Futbol dünyasına yön vermek ve nüfus ederek yönetmek isteyen bu örgüt bu kapsamdaki elindeki emniyet ve yargı yapılanmasında faal olan örgüt üyeleri ile bu kapsamda operasyonel faaliyetlere hız vermiş. Bu kapsamnda bahis ve şike iddiaları üzerinden yapılan bir ihbarı değerlendirmek suretiyle tüm eylemlerini yasal bir görünüm ve temele sahipmiş gibi göstererek adli soruşturmaya başlamış, ancak başlanılan soruşturmanın kapsamını genişletmek, tüm kamuoyunu dikkatini çekmek ve yaratmak istediği algı için söz konusu soruşturmanın yetki ve görev alanını ihlal ederek, bilerek ve isteyerek soruşturmanın yönünü federasyon ve özellikle Fenerbahçe Spor Kulübü’ne çevirmiştir. Spor kamuoyuna ve özellikle milyonlarca taraftarı bulunan camiaları karşı karşıya getirmek ve kaos ortamında faydalanmak isteyen örgüt özellikle emniyet ve yargı içerisindeki elemanları vasıtasıyla harekete geçirdiği kumpas organizasyonunu ile tek bir hamle ile birden fazla çıkar sağlamayı amaç edinmiştir.
Yine gerekçeli kararda; 3 Temmuz soruşturmasıyla ve öncelikli hedefin Fenerbahçe Kulübü’nün sonrasında ise Türk futbol camiasının ele geçirilmesi olduğu açıkça ifade edilmiştir. Burada diğer bir önemli tespit ise örgüt tarafından kurulan kumpas neticesinde yalnızca Fenerbahçe Spor Kulübü, yöneticileri ve diğer mağdurlar değil, aynı zamanda Türk futbol camiasının da itibar ve saygınlığının hedef alındığı kararda altı çizilmiştir.
Yine gerekçeli kararda örgütün istihbarat kurumunun mahrem üyesi olan tanığın beyanlarına yer verilmiş. Bu tanık beyanlarında 3 Temmuz 2011’den yaklaşık 2-3 ay önce MİT mahrem imamları arasında gerçekleştirilen toplantıda şike davası adı altında bir operasyon yapılacağı Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı dahil pek çok kişinin göz altına alınacağı ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün küme düşürüleceğinin konuşulduğu belirtilmiştir. Yine tanığın birçok kulüp olmasına rağmen kamuoyu nezdinde Fenerbahçe’nin çok büyük ses getireceği için seçilmiş olduğu, esasen Fenerbahçe’ye yönelik olarak gerçekleştirilen Kumpas soruşturması olduğu ve bu kumpasın ise örgütün amaç ve hedeflerinin ürünü olduğu da gerekçeli kararda açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca yine bu gerekçeli kararda Fethullahçı örgütün o dönem sahip olduğu medya gücü vasıtasıyla milyonlarca taraftarı bulunan camiaları karşı karşıya getirme çalıştığı, oluşacak kaos ortamında ise örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda faydalanmanın hedeflendiği sıklıkla vurgulanmıştır.
Mahkemenin söz konusu tespit ve değerlendirmeleri bizim ilk günden itibaren gür sesle ifade etmiş olduğumuz üzere 3 Temmuz Fenerbahçe’yi Ele Geçirme Soruşturması’nın en kanlı, eli kanlı Fethullahçı Terör örgütünün emniyet ve yargı mensupları üzerindeki ve onlar aracılığıyla Fenerbahçemiz üzerinden spor camiasının ele geçirilmesine yönelik olduğu ve Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olan Fenerbahçemize kumpas kurulduğu, bu uğurda gerek kulübümüze, gerek kulübümüzün yöneticilerine sayısız iftiralar atıldığını açıkça göstermektedir.
Bilindiği üzere 3 Temmuz 2011’de kurulan kumpasın ve buna ilişkin 3 Temmuz soruşturmasında görev alan hakim ve savcılar meslekten ihraç edilmiştir. Bu yargılama neticesinde soruşturmayı bizzat yöneten polis memurları ve şefleri ile örgüt ilişkisi ve bunun boyutu somut delillerle gün yüzüne çıkmıştır. Önemli ve kritik noktalara kendi mensuplarını getirebilmek ve önlerindeki tüm engelleri yıkmak amacıyla yıllar içerisinde çeşitli kumpaslar gerçekleştiren bu örgüt gerek asgari, gerek adli, gerekse idari yapılanma içerisinde görev yapan yüzlerce onurlu insanı çeşitli iftiralarla toplum içinde küçük düşürmüştür. Onur ve şereflerine saldırmıştır. Öyle ki bu iftiraları kaldıramayıp hayatına son verenler dahi olmuştur. Örgüt talimatları çerçevesinde hukuk ilkelerini kanunları hiçe saymışlardır. Muktedir oldukları ve kanunlardan muaf oldukları inancıyla tereddüt etmeksizin Türkiye’nin en büyük camiasını ele geçirmek üzere hedef almışlardır. Fakat başta taraftarımız ve kulüp yöneticilerimiz, onurlu, gururlu, haklı mücadelesi ve hukukun üstünlüğünü kendine ilke edinmiş insanlarımızın çabası ile devletimizin en kilit noktalarına kümelenmiş bu yasa dışı örgüt nihai hedefine ve gerekse Fenerbahçemizi ele geçirme girişimine ulaşamamıştır.
Birçok kez ifade ettiğimiz gibi Fenerbahçe’nin kumpas sürecindeki duruşu devletin kılcal damarlarına kadar yerleşmiş olan bu eli kanlı örgüte karşı halk tabanında gerçekleşen geniş kapsamlı ilk baş kaldırış ve kurumsal olarak ilk direniştir. Devletin kanserli hücrelerinden kurtuluşuna giden yoldaki ilk ve en önemli taştır. Biz bu sürecin başından beri hukukun tüm ilkelerinin 3 Temmuz sürecinde ağır bir şekilde ihlal edildiğini, insanların suçsuzluk karinelerinin ihlal edildiğini, hukuki anlamdaki soruşturmaların örgütün amaçlarına paravan yapıldığını ifade etmiş ve ağır hukuk ihlalleri ile baş başa kaldığını, iftiralarla baş başa kalındığını ifade etmiştik. Ve bugün geldiğimiz noktada aslında bunun bir yargı kararı eliyle tescillenmiş olması Fenerbahçe’nin o gün ilk gün söylediği cümlelerin doğruluğunu, netliğini, açıklığını ifade etmektedir.
Her zaman belirttiğimiz gibi bu yargılama sadece Fenerbahçe Spor Kulübü’nün değil, yöneticilerinin, çalışanlarının, katkı sağlayanlarının, emek verenlerin davası değildir. Bu dava bugüne kadar Fethullahçı örgüt tarafından doğrudan veya dolaylı bir şekilde mağdur edilmiş herkesin davası idi. Bu açıdan 5 yılı aşkın süredir titizlikle yürütülen yargılama neticesinde tesis edilen mahkumiyet hükümleri ve özellikle bir kısım sanıklar tarafından tesis edilen hapis cezalarının yüksek olması başta taraftarımız olmak üzere kulübümüz, yöneticilerimiz ve bütün mağdurlar adına sevindiricidir. Ancak mahkeme kararında bir takım eksikler olduğu tarafımızca tespit edilmiş, bu sebeple istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bu konuya ilişkin gerekli hazırlıklar ve çalışmalar hala devam etmektedir. Söz konusu eksiklikler istinaf kanunu yolu aşamasında ileri sürülecektir. Yine gerekçeli karardan sonra 3 Temmuz 2011 ile başlayan süreçte kulübümüzün uğramış olduğu maddi ve manevi zararlar için federasyon aleyhine de tazminat davası açılmıştır.
Ceza yargılamasında bahsettiğimiz tespit ve değerlendirmelerin tazminat davası açısından son derece önemli olduğu şüphesizdir. Bu noktada ilk 3 Temmuz Davası’ndan tesis edilen berat kararının da en kısa zamanda özellikle 2021 bitmeden Yargıtay tarafından onanmasını bekliyoruz. Yargıtay Savcısının görüşü de beraatların onanması yönünde olduğu mayıs 2021’de ifade edilmiştir.
Gelinen aşama itibariyle sözde şike iddiası ile kirli FETÖ tarafından gerçekleştirilen ve arka planında çok daha büyük ve kirli bir hedef olan 3 Temmuz kumpası neticesince Kulübümüz nezdinde telafisi imkansız zararlar verilmiştir. Kulübümüze ve yöneticilerimize iftira atıldığı Yargı kararıyla tescillenmiştir. Her zaman söylediğimiz gibi bu örgüt büyük Fenerbahçe camiası ve onun taraftarının oluşturduğu sarı lacivert duvara çarpmıştır. Ve örgütün ilk çarptığı duvarda budur.
Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 3 Temmuz 2011 ile başlayan süreçte uğramış olduğu maddi ve manevi zararların eksiksiz bir şekilde giderilene kadar hukuk mücadelemizin büyük bir titizlik içerisinde ve eksiksiz bir şekilde yürütüleceğinden camiamızın en küçük endişesi olmasın.”
Kulüp Avukatımız Erden Gürden:
“Öncelikle hoş geldiniz. Ben de kısaca açtığımız tazminat davası hakkında bilgi vermek istiyorum. Kamuoyunda bazı haberler çıktı, dava ile ilgili yorum yapanlar oldu. O vesileyle biz de bugün bazı noktalara açıklık getirmek istiyoruz.
Davamızı çok etraflıca değerlendirdiğimizi, uzun bir çalışmanın ürünü olduğunu belirtmek isteriz. Biz burada sadece tek avukat olarak değil, tek bir hukuk bürosu olarak değil bütün Fenerbahçe camiasını avukatlarıyla birlikte, değerli akademisyenlerle birlikte etraflıca olayı değerlendirerek hazırladık. Yaklaşık 2 yıldır bunun hazırlığını devam ettirmekteyiz. Yani Kumpas Davası kararı çıktı ya da 3 Temmuz Davası kararı çıktı diye aniden açılmış bir dava değil. O yüzden çok kapsamlı, çok yönlü hazırlandığımız için en iyi şekilde açmak için gayretimizi gösterdik. Biz burada davayı bildiğiniz üzere Futbol Federasyonuna yönelttik. Futbol Federasyonuna yöneltmemizi nedeni o dönemde Futbol Federasyonunun almış olduğu bir karar dolayısıyla, UEFA’nın bizi Şampiyonlar Ligi’nden men etmesiyle alakalıdır. Zira tazminini talep ettiğimiz zararlar da 2011-2012 yılında bizi Avrupa kupalarına almamalarından kaynaklı zararlardır. Yani bunlarla sınırlı olarak talep ettik şu an için. Burada Türkiye Futbol Federasyonu henüz daha 3 Temmuz davası soruşturmasında gizlilik kararı varken sadece 1 polis fezlekesine dayanarak 24 Ağustos 2011 tarihinde bizim Avrupa kupalarından men edilmemize yönelik bir hukuksuz karar alıyor ve bunu UEFA’ya gönderiyor. UEFA da o karar üzerine bizi Avrupa kupalarından men ediyor. Yani bizim Avrupa kupalarına alınmamamızın nedeni Futbol Federasyonunun aldığı karardır. UEFA’nın doğrudan bir kararı yoktur burada, o yüzden biz Türkiye Futbol Federasyonu’nu muhatap olarak alıyoruz bu davada ve zararlarımızın giderilmesini talep ediyoruz. Burada zarar kalemi olarak biz, 250 Milyon (TL) olarak açıkladık ama aslında 25 Milyon Euro’dur bu. Yani Euro olarak açılmıştır zira kur değişikliklerinden kulübümüzün zarar görmemesi açısından, zararımızın da Euro olması açısından değerlendirdiğimizde bunu biz, 25 Milyon Euro olarak ve fazlaya ilişkin haklarımızı saklı tutarak açtık. Yani ‘rakam niye böyle?’ ‘neden düşük?’ ‘daha fazla olamaz mıydı?’ sorularının yanıtı olarak şunu söyleyebiliriz; pek tabii daha fazla olabilirdi ama biz burada kulübün maksimum menfaatlerini değerlendirerek doğru bir rakamdan yani ilk başta belirleyebileceğimi somut verilerden hareket ederek davamızı açtık. Bunu açarken de tabii ki kulübün menfaatlerini değerlendirerek açtık. Burada bazı Avrupa kupaları katılım bonusları, performans bonusları, yayın gelirleri, stadyum gelirleri, bahis ve sponsorluk gelirleri gibi kalemleri dikkate alarak hesapladık bunların hepsini.. O anlamda camianın içi rahat olsun, doğru şekilde çalışılarak hazırlanmış bir davadır. Halen yargılama devam etmektedir.”
Yöneticimiz Fethi Pekin ile Kulüp avukatlarımızın açıklamalarının ardından soru cevap kısmına geçildi.
SORU-CEVAP:
Fenerbahçemizin UEFA’dan men kararını veren dönemin TFF yöneticileri arasında bulunan kişiler hakkında Türk yargısının nasıl bir yol izleyeceğine dair soru üzerine Yöneticimiz Fethi Pekin, şu cevabı verdi:
“Dediğini gibi bu olayın içerisinde olan bazı şahıslar var, o zamanki basın var ve bu suçları işleyen, bu tuzağı kuran o zaman FETÖ üyesi olduğu bilinmeyen polisler, hakimler, savcılar var. Biz bunların hepsiyle ilgili kapsamlı bir şekilde değerlendirmemizi yapıyoruz. Hiç kimsenin, camiamızın aklında herhangi bir soru kalmasın. Vurulabilecek bütün hukuki yollara başvuracağız. Sizin Erden’e (Gürden) yönelttiğiniz soruda da, orada da tekrar ifade etmek istiyorum, o davada 250 Milyon (TL) ya da 25 Milyon Euro, bu kısım belirli bir zarardır. Bunun tartışması yok! Bu net! Bir de burada belirsiz zararlar var. Belirsiz zararlar bizim hukukumuzda mahkeme bunlarla ilgili bir bilirkişi heyeti tayin edecek ve bu zararları da o bilirkişi heyeti raporu neticesinde bizler de öğreneceğiz. Dolayısıyla bu 250 Milyon zaten fazlaya dair haklarımızı saklı tutarak bir belirsiz tazminat davasıdır. Bu artacak. Ayrıca bu zararların oluştuğu günden itibaren, bu zarar kalemlerinin oluştuğu tarihler farklı farklı. 10 sene öncesinden itibaren çeşitli tarihlerden hesaplanacak, yasal faiziyle birlikte bir karar çıkacaktır. Onun için 250 Milyon TL’ye kamuoyu takılmasın, rakamın çok daha yüksek çıkacağına inanıyoruz. Tekrar ifade etmek istiyorum; bu sadece 2011 yılında Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun bizi o sezon Şampiyonlar Ligi’ne göndermemeyle ilgili aldığı karara ilişkin verdiği zarardır. Orada şu oluyor, çok ilginç bir şey! Neden böyle olduğunu halen ben anlayamadım, anlamakta da güçlük çekiyorum. Neticede ortada sadece bir polis fezlekesi var, başka da hiçbir şey yok ve alelacele Türkiye Futbol Federasyonu, Fenerbahçe’yi Disiplin Kurulu’na bile sevk etmeden, savunmasını almadan yönetim kurulu kararıyla men ediyor. Şimdi buradaki masumiyet karinesinin olduğu böyle bir soruşturma başlamış, daha soruşturmanın ilk aşamasında Yunanistan’da bir takımda oldu bu, benzer bir olay var biliyorsunuz ve orada bekletici sebep sayıyor. Yargılamanın neticesini bekleyene kadar bir karar alınmıyor. Aynen burada da bunun olması lazımdı. Bunun bir şekilde neden olduğunu şu an itibariyle halen bilmemekle beraber böyle bir hata yapmışlar! Kasıt var mıdır, yok mudur içinde onu göreceğiz zaman içerisinde ve alelacele, savunmamızı bile almadan bu kararı vermişler.”
Tahkim Kurulu kararlarının bozulamaması gibi bir durum karşısında kulübümüzün nasıl bir yol izleyeceğine, hukuki altyapısının ne olacağına yönelik soruyu ise Kulüp Avukatımız Erden Gürden, şöyle cevapladı:
“Bu güzel soru için teşekkür ederim. Aslında biraz Futbol Federasyonunun savunmasına da atıf yapmış oluyorsunuz bu şekilde. Şöyle yanıtlayayım: Tabii ki spor hukukunda Tahkim Kurulu kararları kesin. Yani biz bu kararın kaldırılması için zamanında zaten kulüp olarak itiraz etmişiz ve kaldırılmamasına yönelik bir karar verilmiş! Ama bu konuda verilmiş bir Anayasa Mahkemesi kararı var! Anayasa Mahkemesi, burada verilen kararların disipline dair olduğunu, tazminat hukukunu ilgilendirmediğini ve konu tazminat olduğunda sizin genel yargıya gidebileceğinizi işaret etti. O vesileyle biz bu davayı açtık. Yani bu konuyu biz, kulübümüzün menfaatleri doğrultusunda değerlendirdik açıkçası hukuken. Değerli akademisyenlerle de mutabık kaldık ve yürüdük burada açıkçası.”
Konu ile ilgili kısaca söz alan Kulüp avukatımız Naim Karakaya, “Ben, 3 Temmuz dosyasında kulübün o zamanki Başkan Vekili Mehmet Şekip Mosturoğlu’nun müdafisiydim. TFF Tahkim’in onunla ilgili verdiği bir men kararı var. Biz bunu iç hukuk yollarını tüketerek İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdık ve kısa bir süre önce buradan yani ihlal kararı ve sembolik bir küçük bir tazminat kararı da geldi. Özü itibariyle bu karar da Federasyon Tahkim’in bağımsız ve tarafsız bir yapı olmadığı vurgusunu tekrar etti. Hem Şekip Mosturoğlu hem İlhan Ekşioğlu adına verilen bir ihlal kararı var.” dedi.
10 yıllık hukuk mücadelesinin hukuken sona ermesiyle Fenerbahçemizin haklı olduğunun ortaya çıkmasının gerek ulusal gerekse de uluslararası çapta duyurulması adına atılacak adımlar ya da hayata geçirilmesi planlanan kampanyaların olup olmadığı yönündeki soruya Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin’in cevabı şöyle oldu:
“Bu davalarla, bu süreçle ilgili zaman içerisinde basının ilgisi azalmıştır. Bana sorarsanız ne kadar uzarsa uzasın son derece önemli olan bu sürecin her zaman gündemde tutulması gerekiyor. Bugün de sizlerle bir araya gelmemizin sebebi de açık açık her şeyi etraflıca konuşalım diye sizlerle bir araya geldik. Bunun devamı da gelecektir. Tabi orada ben Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olduğum için iletişim tarafı devreye girecektir. Yönetim Kurulumuz, Sayın Başkanımız liderliğinde zaten çok yakın bir zamanda da Sayın Başkanımız, sizin bu bahsettiğiniz konuları o da vurguladı. Ve hem bizlerden hem iletişim departmanımızdan aynen sizin ifade ettiğiniz gibi hem yurt içinde hem yurt dışında konunun gündemde tutulması ve hatta gündemde tutulması değil Fenerbahçe’nin haklılığının haykırarak anlatılması diyebiliriz buna. Teşekkür ederim. Tabii sizlerin her birinizin ve kurumlarınızın burada Fenerbahçe’yi desteklemenizi de bekliyoruz. Bu gerçekten Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bırakın Türkiye Cumhuriyeti tarihini dünya tarihinde herhangi bir spor kulübünün başına gelmemiş bir olay bu. Sadece bu olay da değil, dikkat edin otobüsümüzün kurşunlanması… bunların hepsi zincirleme, üst üste Fenerbahçe’yi çökertmek, ele geçirmek için yapılmış eylemlerdir.”
Bu bölümde Fethi Bey’in açıklamalarına ek olarak kısa bir değerlendirme yapan Yönetim Kurulu Üyemiz Can Gebetaş ise, “Aslında bugün basın toplantısı yapmamız, basın toplantısıyla gerekçeli kararı değerlendirmemiz bu düşüncemizin ilk adımı. Aslında biliyorum gerekçeli kararın açıklanmasıyla birlikte kamuoyunda internet sitemizde bir açıklama yapma beklentisi de vardı. Sayın Başkanımız ve Yönetim Kurulumuzla da konuyu detaylıca irdeledik. Sayın Fethi Pekin’in de ifade ettiği gibi Başkanımızın da bize bu yönde düşüncelerini aktardığı bir durum oluştu ve biz, sitemizden de bir açıklama yapmak yerine ‘bütün gazetecileri toplayalım ve kamuoyunu bilgilendirelim’ dedik. Davetiye gönderdiğimiz, aradığımız özellikle o süreçteki gazeteciler de oldu. Katılanlar var, gelemeyenler de gelemediklerini ifade ettiler ama bu toplantıyı aslında o sürecin bir ilk adımı gibi niteleyebiliriz. Bundan sonraki süreçte de hem yargılamanın gidişatını doğru etkilemesi açısından hem de en doğru, en net stratejik adımları atmak açısından başladığımızı da ifade edebilirim. Bu toplantıyı onların bir ilk adımı gibi düşünebilirsiniz.” dedi.
Yöneticimiz Pekin’in, Kulübümüzün TFF’ye açtığı davadan ziyade UEFA’ya dava açılıp açılmayacağı yönündeki soruya verdiği cevap şöyle:
“Sorunuz güzel. UEFA’nın da men kararı var, bunun sonrasında. Şimdi oradaki sürece de bir önceki televizyon programında biraz değinmiştim. Orada da önemli İsviçreli hukukçularla görüş alışverişinde bulunuyoruz. Bizim uzman olmadığımız bir ülke. Gerçi hem medeni kanunu hem borçlar kanunu aşağı yukarı bizimkiyle aynı olan bir ülke, bir kara Avrupa hukuku ülkesi. Oradaki süreçte uzman İsviçreli avukatlarla, profesörlerle görüşmeler yapıyoruz. Orada biliyorsunuz orada ilk önce bir dava açılmıştı zaten. Daha sonrasında bunun geri çekilme durumu vardı. Bunların hepsini etraflıca görüşüyoruz, tartışıyoruz. Takdir edersiniz ki şimdi bu 2900 sayfaya yakın gerekçeli karar, daha da üzerinden iki hafta gibi bir süre geçti bize ulaşalı.. Bunun da tabii tamamının İngilizceye tercüme edilip İsviçreli hukukçularla paylaşması diye bir şey söz konusu değil ama İngilizce olarak bunların hepsini, önemli bölümlerini onlarla paylaşmamız gerekiyor. O hazırlıkları yapıyoruz. Onun için camiamızın hiçbir şüphesi olmasın. Başta da dediğim gibi hangi hukuk yollarına başvurulma imkanımız varsa hepsine başvuracağız. Bu sadece ilk adımdır! Bu, kamuoyu tarafından bilinsin, sadece ilk adım. Bunun devamı gelecek!”
Dönemin gazetelerinde demeç veren isimlerin ifadelerine başvurulup başvurulmayacağı yönündeki soruya Fethi Pekin, “Bu konuyu da Başkanımızla görüştük, tartıştık. Basın toplantısına girmeden önce de aramızda yaptığımız toplantıda da aynı konuya değindik. Bizim muhatabımız kurum; Türkiye Futbol Federasyonu. Bunun yönetim kurulu başkanı kimdir, üyesi kimdir, o dönemki yönetim kurulu kimdir, nedir… bu bizim konumuz değil şu anda. Burada bir kurum, kurumun da devamlılığı var. Onun için muhatap Türkiye Futbol Federasyonu’dur. Ama doğru ifade ediyorsunuz, iyi bir konuya değiniyorsunuz. Sayın Nihat Özdemir, o dönemde Fenerbahçe Spor Kulübü Başkan Vekili ve bu olayı birebir yaşayan, birebir şahidi olan, tanığı olan ve şu anda da Federasyon Başkanımız olan kişidir. Dolayısıyla biz de stratejik olarak kendisini, belki sevgili Başkanımızı da ve diğer sizin bahsettiğiniz kişileri davamıza faydası olacağını düşündüğümüz zaman ki bu meyanda olumlu düşüncemiz şu an, olumsuz değil. Bu talebimizi de sunacağız dosyaya.” şeklinde cevap verdi.
Fethi Pekin, 3 Temmuz sürecinde türetilen spor hukukçuları ile gazetelerin ve gazetecilerin o dönemde yaptığı yargılamalara(!) karşı atılacak herhangi bir adım olup olmadığına dairse, “Bir önceki sorunuzda buna benzer sordunuz. Anladığım kadarıyla oradan sizin bildiğiniz kongre üyelerimiz var, yanlış anlamadıysam. Tabii onlarla da ilgili gerekli her türlü disiplin sürecini, hukuki süreci başlatırız. Kumpas davasının gerekçeli kararında da buna değiniliyor. Bu husus hepimizin bildiği bir şey. Yine o basın kuruluşlarına ve o ilgili basın mensuplarına karşı da izlenebilecek hukuki yolları ve biraz önce dediğim gibi hepsini sırayla, hepsi birden olacak şeyler değil. Aradan 10 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. Bakınız sadece Kumpas Davası’nın gerekçeli kararı bile 3000 sayfaya yakın. Onun için bizler de Fenerbahçemizi herhangi bir yanlış bir yola sokmadan, sokturmadan, içinden alnımızın akıyla çıkacağımız her türlü hukuki girişimde bulunacağız. Buna o günkü basın mensupları da dahil, basın kuruluşları da dahil, diğer şahıslar da dahil. Hepsiyle ilgili girişimlerimiz olacak.” diye bir cevap verdi.
Fethi Bey’in cevabına ek olarak kısa bir açıklamada bulunan Kulüp avukatımız Erden Gürden, “Bazı argümanların ileri sürülebilmesi için ceza yargılamasının da kesinleşmesi gerekiyor. Ceza yargılaması kesinleştikten sonra belki söylediğiniz bazı hususlara dair çalışmalar ya da aksiyonlar olabilir. Şu an kararlar çıkmış olsa bile, lehe çıkmış gayet olumlu kararlar olsa bile bunların onanması, kesinleşmesi gerekiyor. Kesinleştikten sonra başlayan bazı süreler oluyor. O sürelerle ilgili de zamanımız var. Yani bu bir başlangıç Başkanımızın da ifade ettiği gibi. O yüzden biz şu an için tazminat davasını açtık, ancak devamında ceza yargılamasındaki neticeye, kesinleşmelere göre yeni aksiyonlar planlıyoruz.” diye konuştu.
Bir basın mensubunun, mahkemenin verdiği kararlara karşın istinafa başvuru yapmamızın nedenlerinin neler olduğunu sorması üzerine Kulüp avukatımız Naim Karakaya, “Sonuçta her karar eksiktir. Burada bizim iddia ettiğimiz bazı suçlar vardı: Kumpas suçları vardı, iletişimin denetlenmesi, iftira, belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal, örgüt üyeliği gibi. Bu suçların bazılarından mahkeme mahkûm ederken bazılarından mahkûmiyet kararı vermedi. Bir de bazı aktörler yönünden kararlar vermedi. Söz gelimi dinlemeciler, tapeciler yönünden; onların bu sürecin içerisinde aktif bir rolleri olmadığı gerekçesiyle onlar açısından bu kumpas fiilleri yönünden mahkumiyet kararı vermedi. Bu hususlar başta olmak üzere bazı hususları istinaf aşamasına taşımayı düşünüyoruz. Yine mahkeme bizi, Fenerbahçe’yi mağdur sıfatıyla kabul etti; aynı zamanda katılan sıfatıyla, müdahil sıfatıyla doğrudan kabul etmedi. Yani kişileri kabul etti, kurum açısından mağdur sıfatını koydu, hükümde de bunu devam ettirdi. Biz bu sıfat yönünden de kabulümüz yok. Bu anlamda verilen ara kararı da istinafa taşıyacağız.” cevabını verdi.
İstinafın süreci uzatıp uzatmayacağına ilişkine Naim Karakaya, “Süreci uzatacak bir şey değil. Zaten sanıkların da istinafları var, bizim de istinaflarımız var. Tek incelemede hepsi bitmiş olacak. Yani ayrı ayrı iki inceleme olmayacak.” dedi.
Naim Karakaya, Yargıtay aşamasının henüz sonuçlanmama nedenine ilişkin soruyu ise şu şekilde yanıtladı: “3 Temmuz dosyasıyla ilgili verilen kararların Yargıtay süreci açısından baktığımızda evet, bir uzama söz konusu. Doğru ama mayıs ayı içerisinde Yargıtay Savcısının görüşü çıktı. Şu anda 5. Ceza Dairesi’nin önünde. Bu kararın yani eski karar da mevcut olduğu eksiklikler dolayısıyla artık hani incelenmiş bir dosya olduğu düşünülerek o eksiklerin giderilip artık bir onama kararının kısa zamanda çıkmasını bekliyoruz. Çünkü bir önceki karar iki küçük eksikle çıkmıştı. O eksikleri de gidererek mahkeme yeni bir karar verdi. Biz bu yeni incelemenin çok uzun sürmeyeceğini düşünüyoruz. Umudumuz, temennimiz, girişimimiz yani hukuki girişimimiz evet, bu yıl bitmeden sonuçlanması yönünde.”
Kulüp avukatımız Naim Karakaya, eski yöneticilerimiz İlhan Ekşioğlu ve Şekip Mosturoğlu hakkında AİHM tarafından çıkan tazminat kararının TFF’ye açtığımız tazminat davasına katkı sağlayıp sağlamayacağı yönündeki soruyu şu şekilde cevapladı:
“Evet, az önce bahsettiğim gibi burada TFF’nin yapısı, Tahkim’in yapısı ile ilgili bir karar verdi. Geçmiş kararı da benzer bir yöndeydi ama bu kararın da çok net olarak bu yapının evet, tarafsız ve bağımsız olmadığı, disiplin açısından verdiği kararın tartışmalı olduğunu belirtti. Tüm her şey evet, tazminat davası için de bir malzemedir, bir hukuki argümandır. Meslektaşımız bunu ihtiyaç olduğunda evet, mutlaka kullanabilecektir.”
Naim Karakaya’nın açıklamalarına ek olarak Erden Gürden ise “Ben de katılıyorum Naim Bey’in ifadelerine.. Sonuçta burada bir Tahkim Kurulu kararı var, itiraz üzerine verilen ve o Tahkim Kurulu’nun bağımsız ve tarafsız olmadığı değerlendirilmiş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından. Bu da bizim değerlendirebileceğimiz bir argüman. Çünkü illaki Tahkim Kurulu kararı var diye bir itirazla karşılaşırsak ki karşılaşacağız, bu argümanı çok rahatlıkla kullanabiliriz.” dedi.
Yargıtay kararının açıklanmamış olmasıyla birlikte bir zaman aşımının söz konusu olup olmadığına dair yöneltilen soruyu Kulüp avukatımız Naim Karakaya şu şekilde cevapladı:
“Henüz bir zaman aşımı tehlikesi söz konusu değil. Şu anda böyle bir riskle karşı karşıya değiliz ama böyle bir şeyle de karşılaşmak istemiyoruz. Şu anda yok ama karşılaşmamak için de hızlı karar verilmesi için hukuki tüm girişimlerimizi yapmış durumdayız.”
Naim Karakaya, eski başkanımız Aziz Yıldırım’ın 12 Aralık 2014 yılında savcılığa sunduğu yazıyla başlayan Kumpas soruşturmasında ismi geçen Lokman Yanık ile ilgiliyse, “Çok kritik bir rolde Lokman Yanık. Özellikle bu dosyanın ilk başlangıcı, ilk yapılan mülakatı ve o dosyanın Asayiş Şube Müdürlüğü’nden Organizeye gönderilmesi açısından çok kritik bir rolü olduğunu biz düşünüyoruz. Tüm süreçte de bunu iddia ettik, mahkeme de bu yönde bir karar verdi. Bu yönüyle hukuki anlamda verilen kararı Lokman Yanık’ın rolü itibariyle doğru buluyoruz. Hukuki anlamda tescillenmiş olarak buluyoruz. Özellikle Osman Çırak’ın ilk mülakatlarının yapılması, Giresun’da olduğu iddia edilen bir olayla ilgili olarak sanki İstanbul savcılığı, İstanbul polisi yetkiliymiş gibi onu mülakata bağlaması ki ceza muhakemesinde mülakat diye bir işlem söz konusu değildir. Bu şekilde bir işlemle organize şubeye adeta pişmiş bir yemek şeklinde, hazır bir dosya şeklinde gönderilmesi kumpas olgusunun en kritik noktalarından birisiydi. Başından beridir de bunu ifade ettik. İlk duruşmaya kadar da tutuklu kalmıştı Lokman Yanık. Mahkeme kararıyla da bunu tescilledi. Şu anda yakalanmaları durumda, mahkeme hükümle birlikte bir yakalama emri çıkardı ama yakalanmadı. Geçen hafta yakalanan bir kişi var. Kumpas davasında henüz yakalanmamış kişiler var. Bu süreçlerde avukat olarak yer alan Avukat Cemalettin Mutlu yakalandı ve tutuklandı. Bu süreçte mahkeme onunla ilgili yeni bir dosya açtı, o süreci de takip edeceğiz.” dedi.
“Gerekçeli kararda topyekûn mücadele verilmesinden bahsediliyor. Bence burada bir eleştiri söz konusu futbol camialarına. Bazı kişi ve kuruluşlar hala kumpas olan bu şike davasındaki argümanlara sarılarak hak iddia ediyorlar. Bu değerlendirme ile ilgili görüşleriniz nelerdir? Spor dünyasının FETÖ ile mücadelesini karnesini nasıl buluyorsunuz?” sorularına Yöneticimiz Fethi Pekin şöyle yanıt verdi:
“10 yıl önce başlayan son derece haksız, Fenerbahçe’yi ele geçirmek için kurulan tuzağın verdiği zarar sadece Fenerbahçemize değil. Bu süreç tüm futbol camiamıza, tüm spor camiamıza büyük büyük zararlar, büyük darbeler vermiştir. Ve halen de onun acılarını çekiyoruz. Buradaki süreçte yapılan şu. İlk başta bir kurmaca, düzmece. Bambaşka başlayan bir soruşturmadan olayı ilk önce Sayın Aziz Yıldırım’a, sonrasında diğer yöneticilerimize, diğer kişilere bağlayarak bunu böyle ince ince işleyerek, basının da desteği ile bir şekilde köpürterek ve kamuoyu yaratarak Fenerbahçe’nin suçlu, şike yapmış olduğuyla ilgili bir ortam yaratılmış. Tamamen bir tiyatro sahnesi gibi. Gerekçeli kararda bunların hepsi var. Bu mücadele, gerekçeli kararda dediği gibi, ben de altına imza atarım. Sadece Cumhurbaşkanımızın ve sadece Fenerbahçemizin bu silahlı terör örgütüne karşı dik duruşuyla olmaz. Yetmez. Basın niye ilgi duymuyor sorusuyla bu da bağlantılı. Bu silahlı terör örgütü ülkemize darbe girişiminde bulundu, arkadaşlar. Bunun dahası yok. 17/25’i biliyoruz. MİT olayını biliyoruz. Ergenekonlar, Balyozlar, bunların hepsi. Bunların karşısında niye topyekun durulmuyor, niye böyle bir tavsiyede bulunuyor bu gerekçeli kararda bunun hepimizin bütün ülkenin, vatandaşlarımızın düşünmesi lazım. Sonuçta iki tane Yargı kararı var. Birisi 3 Temmuz Fenerbahçe’yi ele geçirmekle iligli olan 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı, diğeri de kumpas. Anayasamızda da hüküm var. Mahkeme kararları herkesi bağlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin mahkemeleri vermiş bu kararları. Herkesi bağlar. Herkes bunlara saygı göstermek zorunda. Daha öncede çağrıda bulundum. Bunu anlayamıyorum. Sizin sorunuzun içinde de bu var zaten. Ne spor camiasından rakiplerimizi demeyim, sonuçta hepimiz aynı kefedeyiz. Aynı endüstri aynı sektörün içerisindeyiz. Bunun artıları da eksileri de hepimize eşit oranda yansır. Neden, bırakın yanımızda durmayı geçmiş olsun bile denmediğini halen anlamış değilim. Bilmiyorum.”
“Fenerbahçe büyük bir camia olmasına rağmen mücadelesinde yalnızdı. Şimdi de yalnız diyebiliyor musunuz?” sorusuna Yöneticimiz Fethi Pekin, “Hayır demiyorum. Fenerbahçe nasıl yalnız olsun. Fenerbahçe Türkiye’nin -yine gerekçeli kararda bu da var- Fenerbahçe Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış taraftarlarıyla, milyonlarca taraftarlarıyla Atatürk ilkelerinin takipçisi olan Türkiye’nin en güçlü en büyük sivil toplum kuruluşudur. Bu net. En büyükler, zirvedekiler tabiri caizse hedef olurlar. Onun için hem anlayamıyorum, çünkü bunun sporla saha içiyle alakası yok. Bu konu bambaşka bir konu. Aynı şekilde kurşunlama olayında da siz düşünebiliyor musunuz bir futbol takımının takım otobüsüne, şoförüne öldürmeye kast etmek suretiyle bütün takıma, teknik kadroya, o otobüsün içerisinde olan herkese yapılan bir suikast girişiminden bahsediyoruz. Filmde seyretsek, saçma sapan şey deriz herhalde.” yanıtını verdi.
O dönemde Tahkim ve federasyon kararları ile o kurumlardaki kişilerle birlikte Galatasaray’ın tutumu içinse Yöneticimiz Fethi Pekin, “Hem yorumlarınız hem de sorunuz var. Ben sizin yerinizde olsam bu soruları Fenerbahçe’ye değil, muhataplarına yöneltirim. Gerçekten ben de merak ediyorum, ne cevap verecekler. Onlara da sorulması gerekiyor. Bu süreçte niye böyle tavır aldılar ve almaya devam ediyorlar. Cevabı ben de yok. Ama bütün bu toplantımızda bahsettiğimiz gibi her kim Fenerbahçe’yi zarara uğrattıysa, Fenerbahçe’nin hakkını ihlal ettiyse, emeğini çaldıysa onların peşinden gideceğiz. Camiamızın hiçbir şüphesi olmasın. Her kimse. Kimseden de korkumuz yok. Hukukta biliyorsunuz somut delillerle hareket edilebiliyor. Bizim de somut delillerle aksiyonlar almamız gerekiyor. Fenerbahçemizin menfaatlerini düşünerek bu aksiyonları almamız gerekiyor. Kısaca bu şekilde açıklayabilirim” dedi.
O dönemki bazı Federasyon yöneticilerinin ve hukuk kurulu üyelerinin sonrasında Galatasaray’da görev almasıyla ilgili de Fethi Pekin, “Benim de anlamadığım birçok şey var. Sadece bunlar değil birçok şeyin cevabını bilmiyorum. Evet bu söyledikleriniz doğru. Ama biraz önce dediğim gibi birtakım somut delillerimiz olması lazım. Biz de zaten bunların peşindeyiz. Bunları araştırıyoruz. Bunları önümüze koyuyoruz, değerlendiriyoruz. Bunların neticesinde çeşitli aksiyonlar alacağız.Tazminat analamında yeni başlamış bir süreç. İlk aşamadır. Devamı gelecek. Hepimiz sabırsızız, on yıldır bunu çekiyoruz. Üzgünüz, kızgınız. Bu yargı kararları da bizi sevindirmiyor. Bunlar buruk sevinçtir. Kaldı ki Fenerbahçemizin uğradığı zararları, hele hele manevi zararları tazmin etmek mümkün değil. Bunu rakamı yok. Başkanımız hapis yatmış. Nasıl yatmış? Düzmece belgelerle. Adamların aldığı cezalarda zincirleme iftira diyor. Resmi evrakta sahtecilik, defalarca. Resmen tuzak bu.” ifadelerini kullandı.
Yöneticimiz Fethi Pekin, “Gerekçeli kararla ilgili ilk haberi siz (Sabah Gazetesi) yaptınız. Genişte bir haber yaptınız. Çok hızlıca yaptınız. Sizin kadar hızlı biz de açıklama yapabilirdik ama biz hukukçular olarak, 2 bin 899 sayfayı 8 avukat arasında bölüştürdüm. 300’er, 400’er sayfayı satır satır inceletip, lehimize olan kısımları çıkarttık. Oradan çıkan sonuçları devam eden davalarda delil olarak kullanmak tabiki doğal sonucu olacak bunların. Evet, onu atlamıştım. Kusuruma bakmayın. Belki de sizlerinde dediğiniz gibi o zaman bazı şeyleri göremeyenler, şimdi gördükleri için ve de kendileri de taraf değil ki. Onlarda bir taraf olduklarını düşünmüyorum. Doğru söylüyorsunuz, ilk haberi Sabah Gazetesi yaptı. Beni de hem sevindirdi, birazcık da şaşırtmıştı. Aynen o sebeplerden dolayı. Demek ki herkes yavaş yavaş doğru yolu buluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu arada bir ekleme yapan Kulüp Avukatlarımızdan Erden Gürden, “Bizim dava dilekçemiz sadece 45 sayfa. Ekleriyle birlikte yüzlerce doküman sunduk dosyaya. Ve bu bahsettiğiniz olaylar, kişiler, hepsi bu dilekçenin içinde geçiyor. Argüman olarak hepsi belirtiliyor. Sanmayın ki farkında değiliz. Hepsinin farkındayız, yazdık, çizdik. Ve bunları yargı önünde yasalar çerçevesinde her zaman savunacağız” dedi.