Değerli Yüksek Divan Kurulumuz, Sayın Başkan, Kıymetli Üyelerimiz, saatlerdir bizle olan medya mensuplarımız, ekranları başında izleyen tüm Fenerbahçelilere ve taraftarlarımıza selam olsun. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle bana ve Yönetim Kuruluma, Sayın Hüseyin Kozluca, Sayın Ogün Altıparmak, Sayın Alpaslan Eratlı ve hocamız Sayın İsmail Kartal’a plaketlerini vermek nasip oldu. Bu şeref bize nasip oldu. Bu yüzden çok mutluyuz. Toplamda 200 yıllık bir kongre üyeliği var.
Bununla beraber 25. yılını doldurarak YDK’ya katılan tüm isimlere hoş geldiniz, diyorum. 40. 50. ve 60. yıl plaketlerini alan kongre üyelerimizi tebrik ediyorum. Sağlık ve huzur içinde nice yıllar diliyoruz. İnşallah bizde 40, 50, 60 yılları görürüz.
TÜM SPORCULARIMIZA YAŞATTIKLARI GURUR İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM
Oldukça sıcak ve yoğun bir yaz döneminden beraber geçiyoruz. Genel Sekreterimiz Sayın Burak Kızılhan tüm şubelerimizi, olimpiyat heyecanımızı detaylı bir şekilde anlattı. Şube kaptanlarımız aynı şekilde videolardan sizlere seslendiler. Gerek olimpiyatlarda kota mücadelemiz gerekse uluslararası yarışlarda yelken, boks, yüzme, kürek olsun durmaksızın süren rekor, madalya ve başarı haberleri geliyor ve hepimizi çok çok mutlu ediyor. Kulübümüz ve sporcularımız ay yıldızlı bayrağımızı zirveye taşımak için var güçleriyle çalışıyorlar. Hepsine emekleri ve çabaları için hem bize hem de ülkemize yaşattıkları gurur için tek tek teşekkür ederim. Başarılarının da daim olmasını dilerim. Fenerbahçe’nin bu sporcuların yetişmesi ve Türk sporunun gelişimi için verdiği emekler en iyi şekilde inşallah karşılık bulur.
Fikret Çetinkaya için de özel parantez açmak istiyorum. O her şube için mücadele ediyor, kota konusunda da hedeflerini anlattı. Şuanda alınan 12 kotanın 5’ini Fenerbahçeli sporcular aldı. Geçen sefer kota oranında %20’idik bakalım bu sene yüzde kaç olacağız ama şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, tüm spor kulüpleri arasında herhalde en çok sporcu yine inşallah biz yollayacağız.
Mali Genel kurul ile ilgili bazı üyelerimiz görüşlerini bildirdiler. Orada sağlıklı bir ortam yoktu ama beni en üzen konu yapılan tenkit ve eleştiriler kesinlikle değil ama Fenerbahçe Spor Kulübü’nün, böyle tarihi olan bir kulübün toplantısına bir mayo ile gelmeyen kaldı. Kıyafetler, tişörtler, yırtık pantolonlar. Şort ve sandaletle gelenler… Bu bize yakışmadı. Sayın başkan inşallah bunu bir şekilde, bir yönetmelikle adresleyebiliriz.
FUTBOLDA GEÇEN SEZONUN ÖZETİ
Çok çabuk geçen seneyi özetleyeceğim. Özlemimiz 9’uncu seneye taşındı. Ama normal bir sene olsaydı geçen seneye başarılı bir sezon diyebilirdik. Puan ortalamamız son 12 yılın en iyi puan ortalamasıydı. Resmi maçlarda 122 gol attık, geçmiş 5 yılın şampiyonun puan ortalamasından daha yüksekti. Avrupa’da 100 küsülerden başladık, 50’lilere geldik. Gruptan namağlup lider çıktık. Kupayı alan Sevilla’yı yenen tek takım bizdik. Sonunda da 10 senedir alamadığımız Türkiye Kupası’nı aldık. Bu yönden bakarsak başarılı bir sezon ama madalyanın tersine bakınca derbi performansımız, sezon başında büyük bir şampiyonluk beklentisi her zaman olduğu gibi ama özellikle geçen sezon erken şampiyon ilan edilmemiz, beklentilerin yüksek olması, Dünya Kupası’na kadar inanılmaz arzuladığımız Fenerbahçe DNA’sına yakışan futbol tarzı vs. Beklentiler çok yüksekti. Bir de düşme hattındaki kulüplere kendi sahamızda kaybettiğimiz puanlar neticesinde yine başarısız bir sezon olarak adlandırılabilir ama normalde baktığınız zaman bu şampiyonluk hasreti olmasaydı nispeten başarılı bir sezon diyebilirdik.
Herhalde bizim bahtımız ve şansımız da pek yaver gitmiyor çünkü bir evvelki hocamızla üçlü sistem oynatıyor diye yollarımızı ayırmıştık. Türkiye’de üçlü sistem olmuyor. Başarısızlığın iki tane sırrı var: Üçlü oynarsan, bir de ligi hafife alırsan. Hayatında üçlü oynamamış hocamız Dünya Kupası’ndan sonra bir de özellikle en önemli maçlarda üçlü oynamaya başladı. En çok puan kaybettiğimiz, en az gol attığımız maçlar da ne yazık ki bu maçlar oldu ama işte bizde ki kısmet. Hoca ile mülakat yaparken ilk sorduğumuz, ilk tartıştığımız, ilk söylediğimiz; ‘üçlü oynamıyorsun dimi?’ ‘Ben üçlü oynamam’ Adamın aldığı kupalara bakıyorsun hiç üçlü oynamamış bize geldi üçlü oynadı. Niye böyle yapıyorsun? diye sorunca da ‘Siz anlamıyorsunuz ben üçlü oynamıyorum’ dedi. Belki onun da bir felsefesiydi.
Rahmi Eyüboğlu’nun bahsettiği Aras isimli kişi, ‘kriterleri doldurmadığı için kombine alamayan dediğiniz kişi’ çok ciddi bir karaborsacıymış. 18-20 yılları arasında başka bir kongre üyemiz tarafından kendisine kombine alınmış, karaborsacı olduğu anlaşılınca da ona yardım etmeyi bırakmış, başka kongre üyemiz. Senin nasıl biri olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bile bile bunu yapmazsın. Buna derinden bakmakta fayda var. Bizim analizlerimizde hiç aklımızda olmayan kişiler diyeyim. Net bir şekilde bu işlere girip tenezzül ettiğini tespit ettiğimiz için bu radikal kararları almak zorunda kaldık.
Bu sıcak yaz döneminde yoğun çalışmalar devam ediyor. Bu sene yapılanmamızda nispeten şu ana kadar iyi bir transfer politikası izlediğimizi düşünüyorum. Bir plan dahilinde başta hocamız İsmail Kartal, Sportif Direktörümüz Mario Branco, yardımcısı Okan Özkan ve Yöneticimiz Selahattin Baki’nin yoğun çalışmaları doğrultusunda hareket ettik. Etmeye de devam ediyoruz. Onlara teşekkür ediyorum. 2-3 tane daha nokta atışımız var. Onları da inşallah önümüzdeki haftalar içinde halledeceğiz ama şu ana kadar olumlu gidiyor, diyebilirim.
BİRLİK ÇAĞRISI
Bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Camianın, taraftarın, tribünde maç izleyen, sokakta Fenerbahçe’yi konuşan, Fenerbahçe ile yatıp kalkan, Fenerbahçe’yi takip eden herkesin taşıdığı sorumluluğun farkında olmasını rica ediyorum. Biraz evvel dışarıda bazı arkadaşlar benimle görüşmeye gelmişler, onlara da dedim. Bizim tribünde gördüklerimiz, yaşadıklarımız bizim aldığımız Fenerbahçe terbiyesi ile hiç bağdaşmıyor. Şartlar ne olursa olsun. Hocamız ne dedi: ‘Üstünde çubukluyu giyen futbolcu, üstünde çubukluyu taşıyan takım, en iyi takımdır. Fenerbahçe bizim, Fenerbahçe hepimizindir.’ Size de sordum. Stat da yaşanan rezaletleri. Biz böyle büyümedik. Bir şey yaptım mı? Grup olarak kombine alamamışsınız. Soruyorum, bir tepki koydunuz mu? Camianıza sahip çıktınız mı? Çatlak sesler olabilir, o olabilir. Hiç problem değil yönetim istifa diye bağırmak ama o çocuklara bağırmak problemdir. Görmedim ama hepinizi de yakından takip eden arkadaşlarım var, tribünlerde daha iyi nasıl olabiliriz anlamında. Dolayısıyla bu sorumluluğun farkında olmamız lazım.
Hep birlik olalım diyoruz, üstüne basarak bir daha söyleyeceğim ve bunu sağlayabilmek için de son senemizde elimizden gelen her şeyi yapacağız. Gerçek anlamda birlik olmaktan bahsediyorum. En ufak problemde kulübe hakaretler, kıyametler kopuyor edaları, kulübe karşı savaş. Yapmayın bunu. Tabii ki tercih sizindir. Yapmayın. Çünkü bizim özlememiz çok daha uzun sürebilir.
Zira karşımızda tek odağı Fenerbahçe olan her şeyin mubah olduğu bir güruh var. Bunlarla topyekûn mücadele etmek bir zorunlulukken biz birbirimizle uğraşıyoruz ve mücadele ediyoruz. Ben görmüyorum Fenerbahçe taraftarlarının yoğun bir şekilde, kaçınız 1959 öncesi şampiyonluklar için mücadele verdi? Mesaj attı, sosyal medyada tarihsel bilgiler verdi. Kombine için buraya gelen arkadaşlar size de soruyorum ama karşı taraf nasıl harekete diyor, görüyorsunuz. Sizin bileceğiniz iş, biz bugün varız, yarın yokuz. Kısacası birlik olmak durumundayız. Takımımıza, hocamıza, Fenerbahçemize hep birlikte sahip çıkmak durumundayız. Garip duygulu bir camia olduk. Negatif duygu bu sezon bizim şampiyonluğumuzda bizim için en büyük rekabet olacaktır. Bizim için yarattığımız en büyük sorun olacaktır. Defalarca söylüyorum, iki senedir söylüyorum. Fenerbahçe’nin en büyük rakibi Fenerbahçe. Fenerbahçe camiasının kendisi.
En ufak olayı en yüksek reaksiyon ve duygularla yaşar olduk. Olumlu anlamda da olumsuz konularda da böyle. 1 maç kazanıyoruz, bir transfer yapıyoruz. Şampiyon olduk, havalarda uçuşuyoruz. Her şey toz pembe. Maç kaybediyoruz, berabere kalıyoruz veya gazete yazılan transferler gerçekleşmiyor diye karaları bağlıyoruz. Tüm pozitif havamız dağılıyor, kaybediyoruz. Sadece geçtiğimiz iki haftaya bakın. Bir transfer yaptık, göklere çıktık. Bana mesaj yağıyor. ‘Ayağına taş değmesin, Allah razı olsun.’ Aynı kişinin mesajlarında biraz yukarı çıkıyorum, ‘Allah belanızı versin’ Bunun gibi size telefonda onlarca mesaj göstereyim. Hadi geçtim sosyal medyayı, gençler, ergenler vs. Farkında olun olmayın camianın damarlarına işlemeye başlamış bir sendrom olarak sizlerle bunu paylaşıyorum. Süremiz bitince, başkanlık bitince bunlarla ilgili çok daha net konuşacağım. Daha fazlasını şu an söylemek istemiyorum ama bindiğimiz dalı kesiyoruz. Karar camianın. Tabii ki karar camianın. Göklere çıkarıyoruz, istenen, beklenen, arzulanan bir transfer… Biz masadan kalkıyoruz, transfer olmuyor, tam tersi istikamete geçiyoruz. Mantığımızla hareket etmiyoruz. Unutmamamız gereken bir konu var ki artık aklıselim davranmamız gerekiyor. 9, 10-11-13-15-18 olmasın. Başka camialar bunu yaşadı. Bu gidişatı durdurmak istiyorsak sadece sahadaki futbolculara, yönetime, teknik kadroya düşmüyor, hepimize görev düşüyor. Dolayısıyla aklıselim davranmamız gerekiyor. Tabii ki karar sizlerindir. Biz sadece buradan bir görüş belirtebiliriz.
TFF 1959 ÖNCESİ ŞAMPİYONLUKLARLA İLGİLİ KOMİSYON KURULDUĞUNU AÇIKLADI. DOĞRU AMA SON DERECE GEÇ KALINMIŞ BİR KARAR
1959’a değineceğim. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) komisyon kurulduğunu açıkladı. Kararla ilgili görüşümüz şudur; doğru bir karar ama bizlerce son derece geç kalınmış bir karar. İnşallah çok geç kalmadan, biliyorsunuz Sayın Nihat Özdemir federasyonunda bundan bahsedildi, hiçbir şey yapılmadı. Ama bu sefer öyle olmayacağını düşünüyorum. İnşallah en kısa zamanda komisyon kurulur ve çalışmalar başlar. Aksi takdirde bu gereksiz tartışmalar uzayarak devam edecektir. Bundan sonraki beklentimiz tarafsız bir şekilde kaynakları ve arşivleri derinlemesine incelemek, tarihi belgelere dayalı olarak gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Çok bekledik. Acelemiz yok. Oldu, bittiye de gelmesin. Bizler de bu süreçte bize düşen ne varsa, bizden ne istenirse memnuniyetle sunmaya, karşılamaya hazırız.
Bu konu bizim için nedir? Net tanımla şudur: Türk topraklarında 1959 yılından önce futbol oynanıyordu ya da oynanmıyordu. Buna karar vermek. Bu kadar basit. İçinde bulunduğumuz durum o kadar saçma ki, biri bir gün, ‘3 puanlı sisteme geçtikten sonra 2 puanlı sistemdeki şampiyonluklar sayılmıyor’ dese bu durumun bundan hiç farkı yok. Dolayısıyla bizim açımızdan 1959 öncesi mücadelemiz sportif rekabetin veya bir üstünlük kurma refleksinin sonucu değildir. Bu konuya rakibimizin bu yönde baktığı aşikardır. Onlar için tarih ve hukuki gerçekler hiçbir anlam ifade etmiyor. Zaten o çizgiye baktığınız zaman bu kararı alanların, hangi yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulunda kimler olduğunu ve bu karar sürecinde ağırlıklı olan insanların hangi takım üyesi, taraftarı olduğuna bakarsanız zaten durum net bir şekilde ortada.
BİZ HAKKIMIZIN, TARİHİMİZİN, ŞAMPİYONLUKLARIMIZIN, EFSANELERİMİZİN, SAHADA AKITTIKLARI TERLERİN, EMEKLERİNİN PEŞİNDEYİZ
Biliyorsunuz hemen karar açıklanır açıklanmaz defalarca muhtelif kişiler devamlı açıklamalar yapıyorlar. Bunlar ilgili mercilere baskı yaparak bir üstünlük mücadelesine girmişler. Gayretleri bu yönde. Çünkü Türkiye’de bu cevap veriyor. Sosyal medyada haberler çıkıyor, tepki oluyor, hiç soruşturulmayacak konu mahkemeye kadar gidebiliyor. Sadece futbol değil. Ülke çapında sosyal medyayla yönetilir hale geldik. Bunun etkinliğini gören insanlar da ne yazık ki trol yapıları kuruyorlar. Futbolda da bu var. Kısacası biz hakkımızın peşindeyiz. Tarihimizin, şampiyonluklarımızın, efsanelerimizin, sahada akıttıkları terlerin, emeklerinin peşindeyiz. Öte yandan bu konu Fenerbahçe’nin değil, bize göre Türk futbolunun tarihi konusudur. Göreceksiniz süreç ilerledikçe pek çok takım çıkacak. Yanılmıyorsam Beşiktaş’ın da burada 5 şampiyonluğu var. Göztepe var, Eskişehirspor var… Bir sürü kulüp var.
HAKKIMIZI HUKUK DIŞI ETMENLERLE GASP ETMEYE ÇALIŞANLARLA HER TÜRLÜ MÜCADELEYİ VERECEĞİZ
Bize göre bu Fenerbahçe-Galatasaray kavgası değildir, sevgili üyeler. 1959 öncesi şampiyonlukları kabul edenlerle etmeyenlerin hukuki zeminde tartışacakları bir konudur. Hakkımızı hukuk dışı etmenlerle gasp etmeye çalışanlarla, 2000’li yıllarda kurdukları hegemonyalarını devam ettirmeye çalışanlarla da onların anlayacağı her türlü dilden mücadeleyi vereceğiz. Bu kadar basit. Canıgönülden inanıyoruz ki Türkiye Futbol Federasyonu da bu konuda en doğru süreci işletip etki ve baskı altında kalmadan kararlarını verecektir.
SANKİ ONLARDAN BAŞKA KİMSE YOK TÜRK FUTBOLUNUN, TFF’NİN HAKKINI KORUYACAK. HEP ONLAR. NİYE PANİK İÇİNDELER? ÇÜNKÜ O DÖNEMDE 1 TANE ŞAMPİYONLUKLARI VAR
Hani ‘Biz ayrıcalık değil, adalet istiyoruz.’ diyenler var ya güya. Biliyorsunuz bunların garip şeyleri var. Mertlikten anlamazlar, namert falan. Sonra biz mertlikle cevap veriyoruz, sonra başkanı geliyor bana, ‘Siz niye mertlikle ilgili cevap veriyorsunuz.’ diyor. Ya kendisi önce söylenenleri bilmiyor çünkü fişeği onlar ateşliyor biz sonradan cevap verme durumuna geliyoruz. Bu da Türk futbolu için iyi bir şey değil. Şunu söylemek istiyorum; söylemlerinden biri de geçen sezon, ‘Suç mahalline ilk giden katildir’ gibi bir laf ettiler. İşte baktınız, federasyon açıklar açıklamaz başkanından, yöneticisinden, kalemşörlerinden, parayla satın aldıkları medya mensuplarından, parayla oluşturdukları sosyal medya trollerinden, YouTube’daki abidik gubidik adamlarıyla nasıl bu işi işlettiklerini görüyorsunuz. Topyekûn. O yüzden ‘uyanın’ diyorum Fenerbahçe camiası. Tehlikenin farkında olun. Bizim ülkemizde doğruyu söylemek önemli değil. İftira atılıyor, doğru olan doğruluğunu ispatlamak zorunda kalıyor. Silkelenin kendinize gelin. Kombine isteyen arkadaşlar. Burada belli bir yaş grubunun üstü var belki dijital dünyada o kadar aktif değiller. Dolayısıyla onların tanımıyla hareket edersek bu iş açıklanır açıklanmaz ilk topa girenler ve hala topa girenler onlar. Sanki onlardan başka da kimse yok Türk futbolunun, TFF’nin hakkını koruyacak. Hep onlar. Niye panik içindeler? Çünkü o dönemde 1 tane şampiyonlukları var. Biz işin parasında değiliz. İşin parasında değilseniz niye işin parasal kısmını koydunuz oraya diyebilirler. Niye koyduk? Bu süreç bittiğinde olumlu sonuçlanmazsa bu işin bir üst süreci var. Yurt dışı ayağı var ve orada da bunlar olmak zorunda. Ama işin parasal kısmı bizim için öncelik değil.
TFF’Yİ ETKİ ALTINA ALMAYA ÇALIŞIYORLAR
Bunlar bu olayın karşısında tüm güçleriyle, lobileriyle, uzantılarıyla duran camia pek çok konuda olduğu gibi yine olağanüstü yalanlarla, yanlış bilgilerle medyada algı yapmaya başladılar. Geçmişte başvurumuz reddedilmiş. Hakikaten o mertebeye gelmiş böyle bir kulübün başkanı bu kadar bilgisiz olamaz. Mümkün değil. Dünyadan bir haber de olamaz. Birileri yanlış bilgilendiriyor herhalde. Veya da –bunu söylemek istemiyorum- onlar bilerek kamuoyunu yanış bilgilendiriyorlar. İnşallah en son söylediğim değildir. Yok efendim ’Başvuru reddedilmiş, Tahkim kararı bozulmamış vs.’ gibi külliyen yalan söylemlerle süreci etkilemeye, kurulacak komisyonu, kamuoyunu ve TFF’yi etki atına almaya çalışıyorlar, her konuda yaptıkları gibi. Bir tane PFDK Başkanı atanıyor, ‘Üstünde Fenerbahçe formasıyla karar veriyor’ diyorlar. Federasyonun başkanı senin kongre üyen. Biz bir şey diyor muyuz? O seviyeye iniyor muyuz? Konuyu esasla tartışmak dururken, tarihi, hukuki gerçekler üzerinden tartışmak dururken hiç tartışılmasın istiyorlar ve konuyu usulden kesip atıyorlar. Niye? Biliyorlar ki konuda esasa gelindiğinde ne kadar güçlü ve haklı olduğumuz ortaya çıkacaktır. Bu sebeple onları endişe sardı. Bu sebeple karşımıza çıkmıyorlar. Defalarca ‘çıkalım’ dedim. Hatta bir yöneticisine de ‘Çıkalım söyleyin, eteğimizdeki taşları dökelim, kamuoyu da rahat etsin biz de rahat edelim, gerginlik bitsin bir daha da konuşmayalım.’ Yöneticisi dedi ki, ‘O senin karşına çıkamaz ki, hitabet kabiliyeti yok’ dedi. Dolayısıyla onları endişe sardı. Biz diyoruz ki, ‘Tüm tarihi gerçeklerle tüm süreç hukukçular ve tarihçiler tarafından incelensin, araştırılsın, işin uzmanlarınca tartışılsın ve nihai bir karara varılsın.’ Bu kadar basit, net. Bu kadar kendimize güveniyoruz. Onlar diyor ki, ‘Komisyon kurulmasın, Tahkim daha önce reddetti.’ Olmayan başvuru nasıl reddedilecek? Bugüne kadar bununla ilgili hiçbir başvuru yapılmadı. Daha doğrusu yapılan başvurular daha federasyonu harekete geçirmedi, ilk defa bu federasyon.
5 YILDIZLI ARMAMIZIN OLDUĞU FORMALARLA MAÇA ÇIKACAĞIMIZI İFADE ETMİŞTİK. BU NEYDİ? BİR HAK ARAYIŞI İÇİN İSYAN, HAYKIRIŞIN SONUCUYDU
Yine bu konuyla ilgili olarak 5 yıldızlı armamızın olduğu formalarla maça çıkacağımızı ifade etmiştik. Bu kararı almaktaki en önemli sebebimiz TFF’ye yapılan başvurumuzun üzerinden çok ama çok uzun bir zaman geçmesine rağmen hiçbir somut adımın atılmaması, defalarca başvurduk, buna rağmen yaprak kıpırdamaması ve bizim dosyamızın alınarak yine buzdolabına konup soğutulma çabasıydı. Aslında bu neydi? Bir hak arayışı için isyan, haykırışın sonucuydu. Yeni TFF yönetimi. Onlara haksızlık etmeyelim, 1 yıllıktı, dosyamızı ele alamadılar. Çünkü bir evvelki federasyondan o kadar büyük bir enkaz devraldılar ki, o kadar büyük sorunlar aldılar ki bizim konumuzu öncelik yapamadılar. Gayet de normaldi. Biz de anlayışla karşıladık ama toplamda 27 ayı geçtik başvurumuzda. Bugün gelinen noktada ise TFF başkanı ve yönetim kurulu genel kurulda yeniden seçildiler. Ve dikkat edin ilk yönetim kurulu toplantısında bu konuyu ele aldılar. İlk yönetim kurulu toplantısında. Ve komisyon kurulmasına hükmettiler. Bu konu özelinde TFF Başkanı Sayın Mehmet Büyükekşi ve Yönetim Kuruluna camiamız adına çok teşekkür ediyorum.
TFF’NİN YAKLAŞIMINI SON DERECE DOĞRU BULUYORUZ VE ALINAN KOMİSYON KURMA KARARINA SAYGI GÖSTERMEK VE TFF’NİN DAHA FAZLA BU KONUYLA İLGİLİ BASKI ALTINA ALINMAMASI İÇİN BUNDAN SONRAKİ MAÇLARIMIZDA YILDIZSIZ FORMAMIZLA OYNAYACAĞIZ
Biz Türkiye Kupası seremonisine 5 yıldızlı formalarımızla çıktık ve kararlılığımızı gösterdik. Ardından son oynadığımız 5-0’lık UEFA Avrupa Konferans Ligi 2. Ön eleme maçında da 5 yıldızlı formamızla sahada yer aldık. Bu ilkesel bir duruştu. Bundan sonraki süreçle ilgili de TFF tarafından komisyon kurulmamış olsaydı sonuna kadar 5 yıldızlı formamızla devam edecektik. Bunu da ilettik. Ne var; ihtar, ceza, puan silme, sonra da ligden düşmeye kadar gidiyor. Onu riske ederek bu yaklaşımı sergiledik. Yaptığımız bir nebze hodri meydan duruşuydu. Ancak geldiğimiz noktada TFF’nin yaklaşımını son derece doğru buluyoruz ve alınan komisyon kurma kararına saygı göstermek ve TFF’nin daha fazla bu konuyla ilgili baskı altına alınmaması için bundan sonraki maçlarımızda yıldızsız formamızla oynayacağız. Amacımız süreci tetiklemekti. Geldiğimiz nokta itibarıyla son derece tatminiz.
BU SENE KOMBİNEYİ 25 BİNE İNDİRME KARARI ALDIK
Kombineler. Biz birkaç yıldır hata yapıyoruz, çok fazla kombine satıyoruz. Ekonomik anlamda söylüyorum, karaborsa işine daha gelmedim. Ekonomik anlamda söylüyorum. Halbuki diğer kulüpler bizden çok daha az kombine satıyorlar. Biz 38-40 bin satıyoruz, onlar doğruyu yapıyorlar, çok daha kısıtlı sayıda kombine satıyorlar. Ve biz bu sene kombineyi 25 bine indirme kararı aldık. Doğal olarak bunun için de bir kriter koymamız gerekiyordu. Koyduğumuz kriterler mükemmel olmayabilir ama koyabileceğimiz en iyi kriterlerdi. Bazıları mağdur olmuş olabilir. Onlara da, gerçek anlamda mağdur olanlara da yardımcı olmaya çalıştık. Ama bir yerde karar vermemiz gerekiyordu. Bazen liderler herkesin hoşuna gitmeyen kararları da vermek zorunda kalabiliyorlar. Ama camiamızın –sadece ekonomik anlamda konuşuyorum- çok daha büyük artısı olacak bir uygulamaya geçtiğimize ben inanıyorum.
SATTIĞIMIZ KOMBİNELERİN 5 BİNİ DEVAMLI DEVİR EDİYOR. DEVREDİYORSANIZ NİYE KOMBİNE ALIYORSUNUZ?
Gelelim kombine tarafına: Biz şunun farkında vardık, 40 bin kombine satıyoruz. Kalıyor 2500-3000 bilet. Dolayısıyla az sayıda taraftarlarımız aslında Fenerbahçe maçlarını izlemeye geliyorlar. Bir de bakıyoruz sattığımız kombinelerin 5 bini devamlı devir ediyor. Devrediyorsanız niye kombine alıyorsunuz? Hem de değişik kişilere; kardeşine, eşine değil, değişik kişilere… Maç günü ve bir gün öncesinde her tribünden binlerce bilet satışa çıkıyor. Biz, hem taraftarlarımızdan hem kongre üyelerimizden hakaret işitiyoruz. ‘Siz satmıyorsunuz, başkaları kulüp üzerinden para kazanıyor, siz biliyorsunuz, siz teşvik ediyorsunuz’. Her maç 5 bine yakın bilet olur mu? Dolayısıyla biz bu kararı almak durumundaydık. Devir işlemini de kısıtladık. Devrediyorsanız kulübünüze devredin. YDK üyesiyseniz 10, kombine sahibiyseniz 5 devir hakkı var. Kulübünüze devredin, devir hakkınızdan yememiş olun. Kulübe devrettiğiniz zaman o 5’e veya 10’a girmiyor. Biz, 7 senedir Passolig başladığından beri ne yazık ki her bilgi sistemimizde var; kim maça geliyor, kim gelmiyor, kaçta giriyor, kaçta çıkıyor, kaç ayrı kişiye devrediyor, şehir içinden mi şehir dışından mı geliyor… Bir tanesi var, 29 maçın 27’sini devretmiş ama maçlık başka yerlerden bilet almış. Bu adam niye kombine alıyor?
Rahmi Eyüboğlu camiamızın önemli kanaat önderlerinden biridir. İyi kalpli bir insandır. Ben de o hikâyeyi dinlesem benim de içim burkulur. İnşallah bizim arkadaşların verdiği bilgi doğrudur. Anneler arıyor beni, onları anlatıyorum. Bütün şeceresini çıkartıyorum, sonra kadın diyor ki ‘Haklısınız, kusura bakmayın’. O yüzden kabul etmeseniz de tasvip etmeseniz de bu kararı lütfen takdir etmenizi rica ediyorum.
GEÇMİŞTE BAŞKANLIK, YÖNETİCİLİK YAPMIŞ KİŞİLERLE MEVCUT YÖNETİMİN MÜTEMADİYEN KAVGA ETMESİ, ESKİ YÖNETİMİN MÜTEMADİYEN MEVCUT YÖNETİMİN ALTINI OYMASI, GERGİNLİK YAŞANMASI EN ÇOK RAKİPLERİMİZİ SEVİNDİRİYOR, ONLARI MOTİVE EDİYOR
Kolej konusuna gelmeden önce çünkü orada Sayın Aziz Yıldırım ile ilgili olumlu bir gelişme var. Yalnız ben başkanımıza bir değinmek istiyorum. Yine kendine has üslup, iftira, yalan ve tehditlerle yine kritik zamanlamayla ortaya çıktı. Birlik ve beraberlikten bahsettiğimiz şu günlerde bu konuya fazla değinmek istemiyorum. Zira son yıllarda erozyona uğrayan, en büyük rekabet avantajımız ve kuvvetimiz olan camia gücüne özellikle bu sezon her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Ancak öyle bir ülkede, öyle bir toplumda, öyle bir kültürde yaşıyoruz ki bu yalanlara, iftiralara, iddialara hatta tehditlere cevap vermediğiniz zaman ne yazık ki üstünüze yapışıyor. Buna rağmen detaylara girmeden kendisine nispeten kısa bir cevap vererek konuyu gerekmediği takdirde sezon sonuna kadar kapatacağım. Dediğim gibi mecbur kalmadıkça bu kişilerle sezon sonuna kadar polemiğe girmeyeceğim. Geçmişte başkanlık, yöneticilik yapmış kişilerle mevcut yönetimin mütemadiyen kavga etmesi, eski yönetimin mütemadiyen mevcut yönetimin altını oyması, gerginlik yaşanması en çok rakiplerimizi sevindiriyor, onları motive ediyor. Sayın Başkan, eski başkanımız zaman zaman ortaya çıkarak ya doğrudan kendi söylemleriyle ya da yancılarının söylemleriyle camiaya bir nevi ayar vermeye çalışıyor. Yalnız biz insanlar bazen kendimizi içinde bulunduğumuz ortamdan şöyle bir tepeye alıp, tepeden bakma refleksini gösteremiyoruz. Dolayısıyla Sayın Yıldırım, etrafındaki bir avuç yancılarıyla küçük bir hayal dünyasının içinde yaşıyor. İnanın bütün aklıselim Fenerbahçeliler, Sayın Başkanın yani sizin gerçek derdinizin Fenerbahçemizin iyiliği, başarısı büyümesi olmadığını gayet net bir şekilde biliyor. Net yani, şu kadar aklı olan adam bunu görüyor. Çünkü 20 yıllık efsane bir başkan olarak gerçekten Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bekasını düşünüyor olsaydınız, çok daha farklı bir duruş ve söylem içinde olurdunuz. Net.
2023-2024 SEZONUNDA FENERBAHÇE’NİN BİRLİK VE BERABERLİĞİ İÇİN ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAK HERKESE İHTİYACIMIZ VAR
Son açıklamalara gelirsek: Sayın Başkanımızın önüne bir metin konuyor. İtinayla hazırlanmış, çok düşünülmüş… Aslında bu metin, Sayın Başkanın samimi duygu ve düşüncelerini yansıtmayan bir metin, bir konuşma. Metnin amacı, Sayın Başkanı; Fenerbahçe’nin akil insanı, bekçisi, camiamız için gerçek yanıp tutuşan biri olarak konumlandıracak, camia nezdinde ‘Keşke Aziz Başkan, tekrar başkan olsa’ hissini uyandıracak bir tiyatronun parçası. Ama Başkanımız tabii, yaşımız ilerledikçe ki hepimiz için geçerli, bazı alışkanlıklarımızdan kurtulamıyoruz. Dolayısıyla her zaman olduğu gibi hazırlanan metne sadık kalamıyor Sayın Başkan, kendini frenleyemiyor ve saçma sapan, çirkin, ayrıştırıcı söylemlerle aslında gerçek iç dünyasını yansıtıyor. Son açıklamalarda saçma sapan ekonomik hesap kitap yani neredeyse biz borçlu çıkacağız. Gerçek dışı iddialar, yalanlar, iftiralar, tehditler, yöneticilerimiz hakkında yakışıksız imalarla doluydu. Hangi birine cevap verelim ki? Şunu söylemek istiyorum ve bunu da son defa söyleyeceğim; Siz kamuoyu önünde karşıma çıkma cesaretini gösterirseniz her söyleminize tek tek yanıt verebilirim, çıkın! O güne kadar benim için Sayın Aziz Yıldırım konusu kapanmıştır. Ancak net bir şekilde şunu söyleyebilirim, Sayın Başkan siz hayatımda karşılaştığım en cesur görünümlü ancak hiç de cesur olmayan bir lidersiniz. Biraz iyi kalpli, biraz iyi niyetli olsaydınız, fair play ruhuna sahip olsaydınız, yıllarca savunduğunuz düşüncelerinizle ters düşmeyerek Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu’na yapacağınız eleştirileri, tenkitleri dışarıda değil ki hep sizin söylediğiniz gibi ‘buraya gelin’ dersiniz ya, dışarıda değil gelip kongre üyelerimizin önünde yapardınız. Bunu yapsaydınız da gelmeme sebebiniz olarak bir sürü kamuoyuna yalan yanlış bilgilendirme yapmak zorunda da kalmazdınız. Önce ‘Abdullah Kiğılı’ya yer verilmedi’ sonra Abdullah Kiğılı böyle bir şeyin doğru olmadığını söyledi. Sonra ‘otoparkta yok 3 tane otopark yeri’. Düşünebiliyor musunuz, biz, ben Fenerbahçe Spor Kulübü’nde 20 yıl başkanlık yapmış kişiye otopark yeri vermeyeceğim. Olacak iş değil. Sonra da ‘Genel Kurula, Divana gelirim ama kendi emniyetlerini sağlayabilecekler mi?’ gibi film repliği kıvamında bir iddia çıktı ağzınızdan. Üzülüyorum, hala bizi tanımamışsınız. Ekim Ayı Olağan Yüksek Divan Kurulu Toplantısı’na dört gözle bekliyoruz. Umarım bu sefer katılacağınızın dedikoduları yerine ki bir de dedikodular üretiyorlar ‘Başkan geliyor, şöyle böyle’ diye. Mertçe. Bizzat siz fiziksel olarak gelirsiniz ve neler olacağını hep birlikte görürüz. Bekliyoruz. 2023-2024 sezonunda Fenerbahçe’nin birlik ve beraberliği için elini taşın altına koyacak herkese ihtiyacımız var. Sayın Başkan, siz bu kervana katılmak isterseniz en büyük adım başta ben ve benim yönetim kurulum atacaktır, bundan da hiç şüpheniz olmasın.
FENERBAHÇE KOLEJİ KONUSU
Şimdi Fenerbahçe Koleji’ne gelelim. Kolejimiz, 2002 yılında Erol Atmaca’dan kulübümüze katıldı. Yönetici olduğum dönemde Turhan Bey (Şahin) ile 5-6 sene kolej başkanlığı yaptım. En sıkıntılı dönemimizde -3 Temmuz- Turhan Beyin liderliğinde konferans salonunu ve spor salonunu beraber yaptık. Ama en büyük emeği Turhan Bey harcadı. 6 Şubat 2023 tarihindeki depremlerden sonra bildiğiniz üzere deprem uygulaması değiştirildi, mevzuat değişti. Dayanıklılık testlerine tabii tutuldu. Raporlar ilgili mercilere sunuldu. Bu rapor özetle kolejimize ait anaokulu binalarının yıkılması, ana binanın tamamıyla, konferans ve spor salonunun çatısındaysa komple bir güçlendirme yapılmasının zorunlu olduğu ortaya çıktı. Ataşehir Milli Eğitim Müdürlüğü’nden 19 Haziran’da tarafımıza ulaşan yazıda ise özetle, ‘İlgili mevzuat hükümleri uyarınca bu binaların mevcut durumuyla eğitim-öğretim faaliyetinin sürdürülemeyeceği’ kararı tarafımıza iletildi. Burada da bazı veliler var, hop oturuyor hop kalkıyor ‘Niye bize daha önce söylemediniz’… 6 Şubat depremini biz yapmadık, mevzuatı biz değiştirmedik, eski mevzuata uyuyordu okulumuz. İnanın ve o velilere de söyledim, tatmin olduklarını da düşünüyorum, çünkü Sayın Eski Başkan bu arkadaşlar üzerinden kulüp siyaseti yapıyor. Biz, başka bir kuruluştan destek almasaydık sıraya bile giremiyorduk. Deprem testlerini yapacak şirketler öyle yüzlerce yok. Sayıları belli, sınırlı sayıda. Onların da imkanları belli. Dolayısıyla herkes yeni mevzuata göre deprem testinden geçme ihtiyacı duyuyor ve biz öncelik aldık. Her şeyi bıraktık, okulumuzu ve sonra stadımızı aldık, o özel sektör şirketinden öncelik alarak. Bunun sonucu ve ben size en kötüsünü söyleyeyim, kayıtlara devam edip sonra eylül ya da ekim ayında böyle bir sonuç çıksaydı, en büyük facia öyle olurdu. Tabii bunların hiç kıymeti harbiyesi yok, veliler hop oturup hop kalkıyorlar, yok efendim ‘Niye söylemediniz, neden daha erken değil’. Yani nasıl daha erken söyleyeyim. 19’unda Milli Eğitim bize tebliğe ediyor, testler anca bitiyor vs. vs. Geldiğimiz nokta itibarıyla Fenerbahçe Spor Kulübü olarak buraya ne harcayacak nakdimiz vardı ne de kısa vadede oluşturabileceğimiz bir çözümümüz vardı. Pek çok okul bunu yaşadı, sadece biz değil. Dolayısıyla mecburen arzu etmesek de kolejimizin eğitim faaliyetlerine en azından bir dönem, bana sorarsanız gerçekçi olmak gerekirse iki dönem ara verilmesi gerekiyor.
Bakın sizlere şunu da söyleyeyim, herhalde benim geldiğim kültürden ‘eğitime önem vermiyor’ demeyeceğinizi düşünüyorum. Türkiye’ye Cumhuriyeti seven, Atatürk ilkelerine sahip çocuklar yetiştirmeyen bir kurumdan da gelmiyorum. Aksine o konuda üstümüze düşeni iyi yaptığımızı düşünüyorum. Bizi eğitim karşıtı, genç aydınların yetişmesine karşı konumuna sokmanız gitmez, tutmaz. Biz, spor kulübüyüz. Biz, spor faaliyetlerini yapabilecek imkanları bile zor bulunuyoruz. Size de ifade ettiğim gibi 5 Milyon Euro’yu ben buraya tahsis edemem. Yok öyle bir imkanım. Şunu da hatırlatmak istiyorum; 31 Ağustos’tan itibaren seviniyoruz ya onu sattık bunu sattık, bunların yarısının hepsine bankalar el koyuyor. Kombinelere bile el koyuyor, Fenerium satışlarının yarısına el koyuyor, sponsorluk, LED panolar hepsinin yarısı şu an devlete gidiyor. Ve biz nasıl çevireceğimizi daha bilmiyoruz. Bize kalan parayla bu kulübü nasıl çevireceğimizi… Ondan sonra da eğitim düşmanı olmakla suçlanıyoruz. Fenerbahçe Spor Kulübü belki bu 20 küsur senelik eğitim faaliyetine 1 veya 2 sene kar etmiştir, hep zarar. Çünkü beceremiyoruz. Bizim işimiz değil. Bunu becerenlerle iş birliği yapmak istedik. Hop orada da herkes ayaklandı, geriye döndük. Dolayısıyla tüm bu hengamenin içinde Sayın Aziz Yıldırım son basın toplantısında bu konuyu da kullanarak ’50 Milyon Dolar’ vereyim filan dedi. Biz de heyecanlandık. Çünkü 50 Milyon Dolar şu an bize müthiş bir oksijen olurdu. Ben, başkanın eğitime ne kadar önem verdiğini biliyorum, onu da söyleyeyim veya vermediğini diyelim. Çünkü bu kolejin 6 sene başkanlığını yaptığım için. Başkanlığa geldiğimiz zaman üniversiteyi devraldığımda üniversitenin ne halde olduğunu bildiğim için… Ama eğitim aşkı kabardı başkanımızın, iyi de kabardı, çok teşekkür ediyorum, Allah razı olsun. Bunu kesinlikle hafife almıyorum. Fırsatçı bir yaklaşım ama Fenerbahçe’ye fayda sağlıyorsa her türlü fırsatçı yaklaşıma da biz razıyız. Bize mektup yazdı ve kolej binamızın yeniden yapılması sürecini üstlenebileceğini ifade etti. Sayın Mithat Yenigün’ü yolladı, zaten hep o postacı geliyor, gidiyor. Mithat Bey durumu izah etti. Biz de dedik ki, ‘Sayın Başkanımız 50 Milyon Dolar’dan bahsetti, bu çok iyi olur’. Kendisi de ‘Yok yok 50 Milyon Dolar filan değil bu işi 3 Milyon Dolar ayırdık. Binayı yapacağız’ demiş. Görüşmeleri de Erol Bey yürütüyor. Onun için başkanımıza öncelikle ‘Allah razı olsun’ diyorum. Bunu en samimi duygularla söylüyorum. Bize önerdiği ana binayı yıkıp yapacaklar, konferans ve spor salonlarını bizim yapmamız isteniyor, orada çatı tadilatı gerekiyor. Bize göre okulun yıkılıp baştan yapılması en az 5 Milyon Euro’luk bir bütçe gerektiriyor. Dolayısıyla Erol Bey’den de rica ettim, ‘Anahtar teslim anlaşma yapın çünkü yarıda kalırsa 3 Milyon Dolar yetmezse biz bunu yapamayız’ diye. Ama Sayın Başkan Aziz Yıldırım, Mithat Beyi görevlendirerek bu süreci başlattık. Görüşmeler gayet olumlu gidiyor, hepinizin huzurunda kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Hepimizin arzusu önümüzdeki eğitim sezonuna bunu yetiştirmek. Bana sorarsanız başta imar izinleri olmak üzere inşaat işlerinin falan kolay kolay yetişmeyeceği ama mart ayında tekrar değerlendirilir, kayıt yapıp yapmama konusu.
FENERBAHÇE MAHALLESİ’NDE UMUTLARI, HEYECANLARINI GÖRMEK, ONLARLA ZAMAN GEÇİRMEK, TOP OYNAMAK, ŞAKALAŞMAK PAHA BİÇİLMEZ BİR TECRÜBEYDİ
İyi bir şeyle sözlerime son vereyim. Umut insanın yakıtıdır. Umutsuz insan zor yaşar. Umutsuz insan önce kendisine sonra çevresine zarar verebilir, tehlike arz edebilir. Fenerbahçe Mahallesi’nde umutları görmek, o çocukların gözündeki umutları, gülüşlerini, heyecanlarını görmek, onlarla zaman geçirmek, top oynamak, şakalaşmak paha biçilmez bir tecrübeydi. Birinci günden itibaren tüm acil ihtiyaçları karşılamak adına diğer kulüplerde de olduğu gibi stadımızın altında başladık, onlarca konteyneri bölgeye yolladık; ihtiyaç malzemelerinin karşılanması için. ‘Yaralarımızı hep birlikte saracağız, unutmayacağız, unutturmayacağız’ dedik. Çünkü bu konular çok çabuk unutuluyor. İkinci aşamadaki en önemli sorun barınma sorunuydu her deprem felaketinde olduğu gibi. Barınma ihtiyacı için biz de elimizi taşın altına koyduk. Hatırı sayılır bir kaynak oluşturduk. Bu çatı altında o kaynağa destek olan varsa Allah razı olsun. Derneklerimizden, sporcularımızdan, kongre üyelerimizden, taraftarlarımızdan, bu çorbada tuzu olan herkesten Allah razı olsun. Ve biz 1000 konteynerlik bir meblağ kaynak yarattık. Bunun bir kısmını TFF’ye verdik. Onlar da 5000 hedefliyorlar. Diğer bir kısmını da Koç Topluluğuyla beraber yaptık. Neden Koç Topluluğuyla beraber yaptık? Çünkü onların mega projeleri vardı. Sadece konteyner yapmak yetmiyor. Sosyal alanlar, aktiviteler… Bunların da olması gerekiyordu. Orada bir sinerji yakaladık ve bana göre belki de dünyadaki en iyi konteyner kentlerden birine tanık olduk. Okulundan, internet kafesinden, çamaşırhanesinden, yemekhanesinden, 3 boyutlu printerlerle yapılan atölyelerden, futbol-basketbol sahalarından tutun ne ararsanız var. Küçük bir şehir. Biz de bunun parçası olduk. Aslında bizimki 516 konteyner. Biz yapmak isteseydik kendimiz yapamazdık. Parayı verdik, bir taraftar TFF’nin öbür tarafta da Koç Grubunun kuyruğuna takılarak ilk projemizi yaptık. İkinci de geliyor. Devletimize ayrı bir parantez açmak istiyorum. İstediğiniz kadar paranız olsun, konteyneriniz olsun. Bir konteyner şehri hazırlamanın arazi tahsisinden, altyapısının kurulmasından, oraya geçici atanan kamu görevlilerinden ve en zor olan oradaki mağdur insanları bir şekilde konteyner tahsis etmek, yerleştirmenin ne kadar zor bir süreç olduğunu size anlatamam. Dolayısıyla devlet olmasaydı zaten bu konteyner kentlerin hiçbiri olmazdı. Başta Sayın Valimiz olmak üzere bütün devlet yetkilileri 5 saat boyunca bizleydi. Kahramanmaraş Valimize ve tüm devlet temsilcilerine Fenerbahçe Spor Kulübü adına ve oradaki vatandaşlar adına çok teşekkür ediyorum. Olağanüstü iş başarmışlar.
İnşallah bir gün yolunuz düşer, kendi gözlerinizle görürsünüz. Şükürler olsun ki onların hayatlarına bir nebze dokunabildik ama onların normal hayata dönmeleri daha çok uzun bir süreç. Bu süreçte Allah onlara güç, kuvvet ve sabır versin. Hatay’da ikincisi olacak, daha olmadı. Bizle temasa geçerseniz gerekli çalışmayı yaparız. Ama çocuklardaki, annelerdeki o gülümsemeyi görmek, dua eden insanları görmek bizim için çok kıymetliydi. Burak Çağlan Kızılhan ve Erol Bilecik Bey bizim tarafta tüm süreci yönettiler. Onlara da özellikle teşekkür etmek istiyorum. Sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyor, yazın geri kalan kısmını güzel ve keyifli geçirmenizi diliyorum.”