“Büyük Fenerbahçe’nin değerli fertleri, insanlar doğacakları coğrafyayı, cinsiyetlerini, ırklarını, ebeveynlerini kendileri seçemezler. Hatta eğitim alacakları okullar bile koşullara bağlı olduğu için arkadaşlıklar da daraltılmış tercihlerin sonucudur. Ancak taraftarı oldukları takımlar ekseriyetle bir zaruret değil, tercih meselesidir. Çocukluğundan itibaren kimisi rengini sever, kimisi yıldız bir futbolcusunu sever, kimisi armasına gönül verir ve böylece o takıma gönüllü bir taraftar olur. Bana gelince ben, Fenerbahçe’nin bağımsızlık ruhunu sevdim. İstanbul işgal altındayken Milli Mücadeleye katılıp, kulüp binasının önündeki kayıkhaneden Anadolu’ya silah sevkiyatı yapan yurtseverliğini ve azmini sevdim. Kapısına süngülü müfreze dikilen ama boyun eğmeyen karakterini ve direncini sevdim. Ben, Fenerbahçe’nin milletimize umut aşılamak için canını dişine takıp General Harington Kupası’nı kazanmasını sevdim. Hürriyete olan mutlak inancını sevdim. Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal’in kulüp hatıra defterine bıraktığı bir çift mavi gözün aydınlığını sevdim. Güçlünün değil, haklının yanında olmasını sevdim. Şartlara ayak uydurmasını değil, başkaldırmasını sevdim. Boynunda idam fermanıyla bir bilinmeze yürüyen sarışın bir kurdun peşine düşmesini sevdim. Ben, Fenerbahçe’nin Kuvâ-yi Milliye ruhunu sevdim. Şanlı Fenerbahçe’nin çok kıymetli üyeleri, bunları idrak edememiş, dimağına zerk edememiş, ruhunun her zerresine nüfuz ettirememiş, camiamızı yalnızca tesislerden, binalarda, fikstürlerden ve skorlardan ibaret görenlerin şanlı Fenerbahçe’yi günlük işlerine alet etmeye çalışanların piyonları benim siyasi bir kişilik olduğumu iddia ediyor. Bu argüman kullanılarak milletimizin hafızasında tertemiz yer edinmiş ismim lekelenmeye çalışılıyor. Bu saldırı bugünün meselesi değildir. Yakın tarihimizi bilen o zorlu badirelerden geçmiş her Fenerbahçeli bu düzeneğin nerede kurulduğunu, taşın nereden geldiğini çok iyi bilir. Fenerbahçe’nin ruhu tıpkı Türkiye Cumhuriyeti’nin olduğu gibi boyunduruğa uygun değildir, olmamıştır ve hiçbir zaman da olmayacaktır.
Ben siyasi bir kişilik değilim. Hiçbir siyasi partiye üyeliğim ve aidiyetim yok. Milletvekili ve belediye başkan adayı olmayı hiç düşünmedim. Türkiye’de objektif haberciliğin oluşmasına katkı sağlamış, yıllardır yapılan tüm anketlerde en güvenilir kişi seçilmiş, halkımızın her kesiminin teveccühünü kazanmış Uğur Dündar’ım. Bakanlığa, Başbakanlığa, belki de Cumhurbaşkanlığına kapı aralayacak her türlü siyasi teklifi reddetmiş, halkın gerçekleri öğrenmesi için baş koyduğu o meşakkatli yolda yılmadan yürümüş Uğur Dündar’ım. Yeri geldiğinde iktidarı da muhalefeti de eleştirir, kimin imzasının olduğuna bakmaksızın Türkiye için yapılan tüm güzel şeyleri alkışlarım. Çünkü başka bir Türkiye olmadığına yürekten inanırım. Ben her türlü siyasi mensubiyetten uzak, Mustafa Kemal’in cephesinde konumlanmış Uğur Dündar’ım.
Büyük Fenerbahçe’nin değerli üyeleri, Olağan Mali Genel Kurul’da çıkarılan bazı kasıtlı hadiseler hepinizin malumudur. Beni Olağan Mali Genel Kurul seçmedi; benim ömrünü Fenerbahçe’ye adamış, camiamızın ruhunu içselleştirmiş, bu uğurda bedeller ödemiş Yüksek Divan Kurulu’nun çok kıymetli bilge üyeleri seçti, sizler seçtiniz. Verilecek bir hesap varsa burada sizlere veririm. Bu vesileyle şunu da belirtmek isterim ki benim ile Başkanımız Sayın Ali Koç’un divan toplantısına katılmamız halinde can güvenliğimizi sağlayamayacağımız söylendi. Mücadeleci ruhuna, azmine, kararlılığına ve cesaretine geçmişteki o karanlık kumpas günlerinden itibaren bizzat şahit olduğum Sayın Başkanın da muhakkak bir cevabı olacaktır ama ben kendi adıma şunları söyleyebilirim: Ben, o sözlerin geçici bir rahatsızlık nedeniyle istem dışı söylendiğine ve maksadını aşan ifadeler olduğuna dahası sürçü lisan olduğuna inanmak istiyorum. Aksine inansaydım cevabım şöyle olurdu; ‘Bu ülkede her gecenin bir sabahı olmayacağını en iyi bilenlerden biriyim. Hayatı mafyalarla terör örgütleriyle, ölüm çeteleriyle, umut ve kadın tacirleriyle, kaçakçılarla, hırsızlarla, hortumcularla mücadele etmekle geçmiş, tehdit edilmiş, ceket altından tabanca kabzası gösterilmiş, adı onurlu yaşamla özdeş olmuş Uğur Dündar’ın Allah’a borcu olan emanetini almak isteyen o babayiğit neredeyse çıksın gelsin, canımı alsın. Ben buradayım, hodri meydan bekliyorum.
Yüksek Divan Kurulu’nun çok kıymetli üyeleri, beni seçerek göreve getirdiğiniz günden itibaren verdiğiniz destek için hepinize sonsuz teşekkürler. Bu süre zarfında toplantılarımıza katılarak yapıcı eleştiri ve önerilerinizle bizlere ufuk açtınız. Değerli İsmail Tepecik Beyin önderliğindeki faaliyet komitelerimize katılarak camiamızı bir adım daha ileriye taşımak için elinizden ne geldiyse yaptınız her seferinde büyük ve güçlü bir aile olduğumuzu yeniden hatırlattınız. Her birinize tek tek şükranlarımı sunuyorum. Bir ricam üzerine stadyumumuzun Maraton Tribünü’nde Yüksek Divan Kurulu üyelerine mahsus kafenin açılmasını sağlayan şahsıma ve kurulumuza desteğini esirgemeyen, şu ana kadar tam bir uyum içinde çalıştığımız, dostluğuyla onur duyduğum Başkanımız Sayın Ali Koç’a ve Yönetim Kurulunun değerli üyelerine teveccühleri nedeniyle ayrıca teşekkür ediyorum. Kendilerini dün Kahramanmaraş’ta açtıkları Konteyner konutlardan oluşan Fenerbahçe Mahallesi nedeniyle ayrıca gönülden alkışlıyorum. En zor günlerimizde arkamızda duran, mesajlarıyla gücümüze güç katan sevgili taraftarlarımıza minnettar olduğumuzu ifade ediyorum. Teknik Direktörümüz İsmail Kartal ve oyuncularımızı, çarşamba akşamı UEFA Avrupa Konferans Ligi ön eleme turunda Zimbru karşısında aldıkları 5-0’lık galibiyet nedeniyle yürekten kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Beklenen şampiyonlukların yeni sezonda geleceğine tüm kalbimle inanıyorum. Sevgili Hocam, aramıza katıldığınız için çok mutluyuz, çok mutluyuz.
Çalışmalarımız sırasında istemeyerek de olsa kalbini kırdığım herhangi bir aile ferdimiz varsa onun affına sığınıyorum. Son nefesime kadar kalbimin Türkiye Cumhuriyeti ve Fenerbahçe için atacağının bilinmesini istiyorum. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın Fenerbahçe.”